Nazizm, basitçe tanımlanacak olursa Almanya’da Adolf Hitler liderliğindeki Nasyonel Sosyalist Alman İşçi Partisi himayesinde totaliter bir program bağlamında vücut bulmuş ve uygulanmış bir rejimdir. Aynı zamanda içerdiği yoğun milliyetçilik ve dikta yönetimi açısından İtalyan Faşizm’i ile de büyük bir benzerlik taşır. Fakat pratikte Nazi programı daha yoğun bir içeriği barındırmıştır. Genel olarak incelendiğinde Nazi programı, ulusun ve milletin çıkarlarının karizmatik bir liderin şahsi istekleri doğrultusunda şekillendiği ve bununla birlikte, rasyonellikten uzak, teorik bir anlayış çerçevesinde gelişen, Aryan Irk’ını (Aryan Volk) yeryüzünde hakim kılmayı ve düşmanlarını etkisiz hale getirmeyi amaçlayan bir programdır.
Ay: Haziran 2021
Tabiat Kanunları Değişmez mi? -2 Tabiat Bilimlerinin ve Kanunlarının Tenkidi
Kitabın ikinci bölümünde Prof. Bolay, Emile Boutroux’nun doğa bilimleri ve doğa yasaları hakkında getirdiği eleştirileri incelemektedir. Öncelikle tabiat kanunlarının (doğa yasalarının) tanımını ve tabiat kanunu fikrinin düşünce tarihindeki seyrinin bizlere sunulduğu kitapta müteakiben; Boutroux’nun bu kanunları bir hiyerarşiye tabi tutarak doğa yasalarının gerçekliği ne kadar yansıtabildiğine, zorunluluk belirtip belirtmediklerine, dış dünyada bir nesne-eleman olarak var olup olmadıklarına ve gerçekliği ortaya çıkarmayan, yalnızca onu betimleyen matematiksel semboller olarak kabul edilip edilemeyeceğine ilişkin yürüttüğü felsefi eleştirileri detaylı bir biçimde anlatılmaktadır.
Toprak Ana
Toprak Ana romanında ön planda işlenen konu Kırgız köylüsü Tolgonay’ın ve ailesinin İkinci Dünya Savaşı esnasında yaşadığı sıkıntılardır. Daha derin manada işlenen konu ise küçüklüğünden beri toprak ile birlikte yaşayan, onunla eğlenen, dertleşen, onu yurt bilen, ekmeğinin, aşının kaynağı gören Tolgonay’ın toprak ile olan mistik ilişkisidir. Tabii Toprak Ana romanını biraz daha duygusal ve insani yapan yönü, savaşın, cephede yarattığı etkinin yanı sıra cephe gerisinde kalan insanlar üzerindeki yıkıcı etkisini okuyuculara gayet akıcı ve doğal bir biçimde anlatmasıdır.
1952 Londra Öldüren Sisi
Londra Öldüren Sisi, 1952'de Londra şehrini beş gün (5-9 Aralık) boyunca kaplayan, endüstriyel kirlilik ve yüksek basınçlı hava koşullarının birleşiminden kaynaklanan ölümcül duman karışımına verilen isimdir. Bu duman ve sis kombinasyonu, şehri neredeyse durma noktasına getirmiş ve binlerce ölüme sebep olmuştur. Bu büyük olay çevrecilik tarihinde bir dönüm noktası olan Temiz Hava Yasası’nın dört yıl sonra yürürlüğe girmesine neden olmuştur.
Tabiat Kanunları Değişmez Mi?-1 Zorunluluğun Tenkidi
nunları Değişmez Mi?” isimli eser, felsefe tarihi profesörü Süleyman Hayri Bolay’ın 19.yy felsefesinin önemli simalarından Fransız filozof ve eğitim bilimci Emile Boutroux (Butru)’nun varlık felsefesi ve zorunluluk-determinizm eleştirisini tetkik ettiği çalışmasıdır. Eser, akademik bir dille yazılmasına karşın; determizim-pozitivizm-naturalizm ile bilim arasındaki ilişkiyi araştırması, bilimsel bilgiye göre ahlak - din - sanat gibi değerlere ilişkin alanların sınırlandırılması (bilimcilik) problemi üzerine eğilmesi ve insan iradesinin hürlüğünü savunan ideallere bağlı dinamik bir ahlak anlayışını zorunsuzluk üzerine temellendirmesi bakımından Boutroux’un felsefesini mercek altına alan kıymetli bir niteliğe sahiptir.
Bilim Felsefesi-3: Eliminativizm ve Yanlışlamacılık
Hipotezlerin test edilmesine ve değerlendirilmesine ilişkin daha sade bir bakış açısı, bilim adamlarının Sherlock Holmes’un yöntemiyle ilerlediklerini düşündürür: Birbirine rakip olan hipotezler formüle ederler ve bazılarını elemek için kurgulanmış testleri uygularlar, ta ki geriye kalan hipotezin “doğru” olduğuna karar verilsin (her ne kadar öncül olarak “doğru” makul kabul edilmese de). Bayesçiliğin aksine, bilimsel muhakemeye yönelik bu yaklaşım, doğrudan hipotezlerin kabulü ya da reddi ile ilgilidir ve bu sebeple bilim adamlarının günlük pratiklerine, olasılıkları (tayin edip, deney sonuçlarına göre) sürekli olarak değiştirmeye yönelik yaklaşımdan çok daha yakın görünmektedir. Fakat bezen “eliminativizm” olarak adlandırılan bu görüş de ciddi itirazlarla karşı karşıyadır.
Uyumsuz Hayal Kurma Sendromu (Maladaptive Daydreaming Sendrome)
Hayal kurmak, insanların neredeyse hepsinin yaptığı ve hayatlarında sahip olamadığı veya sahip olmayı arzuladığı, bu uğurda çaba harcadığı şeylerin gerçekleştiğini düşünmesi sonucu oluşan bir durumdur. Çoğu psikiyatr özellikle bebek ve çocukların hayal kurmasının onların yaratıcılığını ve zeka seviyesini geliştireceğini belirtir. Ancak kurduğumuz bu hayaller bizi gerçeklikten koparıyor ve hayatın doğal akışından geri kalmamıza neden olacak kadar yoğun hale geliyorsa, oluşan bu duruma da Maladaptive Daydreaming Syndrome (MDS) deniliyor. (MDS’in Türkçe karşılığı ise uyumsuz hayal kurma anlamına gelmektedir.)
Soul-2020
Her zaman bir caz müzisyeni olmak isteyen müzik öğretmeni Joe, hayalini kurduğu teklifi almış, en iyi caz kulübünde çalma şansını yakalamıştı ki attığı yanlış bir adım sonucu New York sokaklarından ruhlar diyarına geçer. Bu fantastik âlemde zevk duyduğu alanı bir türlü bulamamış küçük ruh 22 ile tanışır ve Dünya’ya dönüp caz konseri vermeye hazırlanırken geçirdikleri vakitte hayatın önemli sorularının yanıtlarını keşfederler, 22 de kıvılcımına kavuşur.
Kahvenin Avrupa ve Türk Kültürüne Etkileri
Kahvenin dünyanın kaderine olan etkisi oldukça mühimdir. Anavatanının Etiyopya olduğu düşünülen bu bitki için birçok insan hayatını ve özgürlüğünü kaybetmiştir. Geçmişte ve günümüzde dünya ekonomisinde en önemli hammaddelerden biridir. Günümüzde kahvenin ticari hacmi petrolün ticari hacmiyle yarışmaktadır. Bunların yanında kahve, dünya kültürünün şekillenmesinde de önemli bir rol oynamıştır.