Bu yazıyı 4 dakikada okuyabilirsiniz.
(Bu yazı, İnce Memed romanı hakkında genel düşüncelerimi içermektedir. Eleştiri ve inceleme yazısından daha ziyade durum tespit ve düşünce yazısıdır.)
İlki 1955 yılında sonuncusu ise 1987 yılında çıkan, Yaşar Kemal’in adeta hayatı boyunca yaşadıkça yazdığı bu roman 32 yılda yazılmıştır. İki bin küsur sayfalık bu şaheser 4 ciltten oluşmaktadır.

Bir başkaldırış hikayesi olan İnce Memed, bir dönem Anadolu halkının türlü sıkıntılarını işlemektedir. Yaşar Kemal ilmek ilmek işleyerek adeta bir evren yaratmıştır. Roman Çukurova ve Toroslar civarında geçmektedir ama bölge o kadar çeşitlidir ki İnce Memed kasabalara, obalara, köylere, bataklıklara, dağlara ve hatta Akdeniz kıyısına kadar uzanmaktadır. Yaşar Kemal buraları öyle bir ustalıkla betimliyor ki tüm her şey okuyucun gözlerinin önüne seriliyor ve adeta büyülüyor. Hayatının kısa bir dönemini Çukurova’da geçiren Yaşar Kemal’in bu ustalığına hayran olmamak elde değil.

Kitabın dili o kadar sade, duru ve akıcı ki okurken bu düzen ve güzellikten zevk doruklarında geziniyorsunuz. Gerçek ve öz Türkçe görmek için İnce Memed kesinlikle okunmalı. Beni Türkçeye aşık eden adamdır Yaşar Kemal. Tam bir Anadolu halkının dili, İnce Memed. Okurken bazen yöre halkından öyle bir saf kelimeye denk geliyorsunuz ki tüm gün boyunca mutluluk sarhoşluğuyla geziniyorsunuz. Kitabın dili o kadar etkileyici ki Yaşar Kemal bu üslupla bir destan yazmıştır. Sait Faik, Yaşar Kemal için “Kürtlerin en Türk’ü, Türklerin en Kürdü” demiştir. Kürt asıllı bir Türk yazarının dilinden gurur duymamak elde değil. Türkler ve Kürtlerin binlerce yıldır ayrılmaz kardeş olduğunun ispatıdır Yaşar Kemal ve onun İnce Memed eseri.
İnce Memed’e karşı hep bir önyargım vardı. İşte klasik; Eşkıyalık, çatışma, Anadolu köyleri, köylülerin sefaleti ve acıları, ağaların zalimliği… Bu liste böyle uzayıp gidiyordu. Ama okuyunca gördüm ki yanılmışım. Yaşar Kemal öyle bir eser ele alıyor ki yaşadığımız hayatlardan daha sahici. Roman eşine rastlanmayacak şekilde özgündür. Romandaki her karakter çok güçlü bir şekilde yaratılmış, her karakter ince ince işleniyor ve adeta her biri birer baş kahraman oluyor. Kahramanlar sadece insanlardan oluşmuyor. İnce Memed’in yağız bir atı var mesela, İnce Memed kadar öne çıkıyor, anlatılıyor ve hatta öyle bir hale geliyor bir zaman ve İnce Memed’in canı bu attadır diyerek halk onu efsaneleştiriyor, sonrasında jandarmalar ve daha nice kişi bu atı dağ bayır ararken sefil olup gidiyor. Böyle de geniş bir konu çeşitliliği var. Emin olunuz ki okurken sıkılmayacak, adeta peşinde sürükleneceksiniz.

İnce Memed, bir halk destanıdır. Kimi zaman gerçeklikle, hayal ürünü ve efsaneler iç içe giriyor. Destan içinde destan oluyor. Yaşar Kemal bunu ustalıkla harmanlayarak gerçek mi düş mü ayırt etmeyi okuyucunun hayal dünyasına bırakıyor. Genç Osman ve Bağdat Seferi kısmını okurken en son kelle koltukta üç gün savaşana kadar bu hikâyenin destansılığını gerçek zannediyor okuyucu. Tüm bu ve bu tarz kaleme alış İnce Memed’i bir halk destanı yapıyor.
Yaşar Kemal toplumun inceliklerini çok iyi bilen, adeta bir sosyologdur. Halkın, İnce Memed’i nasıl yücelttiğini, nasıl anında yerin dibine gömüp ana bacı sövdüğünü, söylentilerin nasıl çıkıp bir çığ gibi büyüyüp destanlaştığını gözler önüne seriyor.
İçinde baş kaldırma kurduyla doğmuş İnce Memed’in, yaşadığı tüm sıkıntılar ve bunlara isyan etme sürecini her okuyucu kendi iç dünyasında yaşıyor ve okuyucu adeta İnce Memedleşiyor. İnce Memed’in içinde kopan fırtınaları, hissettiği korkuları ve onun psikolojisi sayfalar boyunca işleniyor. Okuyucu bununla bütünleşiyor ve roman içine girip o hayatı yaşayarak tanıklık ediyor. İnce Memed, köyü Dikenlidüzü’ndeki zalim Abdi Ağa’yı öldürünce, onun yerine Kel Hamza geçiyor. Bir ağa gidiyor bin beteri geliyor, kötülük hiç bitmiyor. Bunun sancısını çeken İnce Memed’in iç çatışmaları, dış mücadelesinden daha büyük ve çetin. Tüm bu mücadeleler her insanın içinde yaşadığı şeyler olduğu için, roman, insanın iç dünyasıdır aynı zamanda. Romandaki halk zamanla İnce Memedleşiyor. Jandarma, eşkıya İnce Memed’i ararken köylerdeki erkeklerin hepsi İnce Memed oluyor. Jandarmanın adını sorduğu her genç, “Ben Memed’im!” diyor. Böylece her giden Abdi Ağa’nın yerine bir tane Kel Hamza geliyorsa, bir İnce Memed yerine binlercesi geliyor. Kötülüğe karşı çağlayan, çoğalan bir iyilik, kahramanlık doğuyor. İnce Memed, bu düşüncenin ardından kötülüğe karşı savaşın hep sürmesi gerektiği sonucuna varıyor ve o kimi zaman olmasa da diğer her İnce Memedler mücadeleye devam ediyor. Böylece Yaşar Kemal, bu buhranlı zor zamanlarda çoğu gencin çabalasa da bir şeylerin değişmeyeceği düşüncesine karşı her bir bireyin birer meşale olup yanarak karanlıkları aydınlığa çıkartarak bir kolektif mücadele yolunu göstermektedir. Tüm zorluğa ve çaresizliğe karşı bir umut aşılıyor. Nasıl ki, Gonçarov, Oblomov romanıyla “Oblomovluk” kavramını Rus diline soktuysa, Yaşar Kemal de adeta zalimliğe, kötülüğe karşı “İnce Memedlik” kavramını bize kazandırmıştır.

İnce Memed hakkında ne kadar şey söylense ve yazılsa azdır. Tüm bu yazı, ne kadar az ve eksik kalsa da İnce Memed hakkında bir hayranlık ve methiye yazısıdır. Özetle İnce Memed romanı, Türk edebiyatının baş eserlerinden bir tanesidir. Türk dilinin de artık dünya klasikleri arasında bir eseri var. Yaşar Kemal, Tolstoy’a benzetiliyor. Bence bu onu küçümsemek olur, zira Yaşar Kemal en az Tolstoy kadar kaliteli, toplumsal bir eser yazmıştır. Aynı zamanda Gonçarov kadar bir kavram yaratıcı, Dostoyevski kadar psikolojik derinlikle karakterler yazan ve her büyük yazar gibi dilini yetkin ustalıkla kullanan bir yazar. Yaşar Kemal, İnce Memed’le Türklerin en büyük yazarlarından birisi olarak ölümsüzleşiyor. İnce Memed romanında, aşk, umut, savaş, acı, ikirciklenme, mücadele, sevgi vb. kısacası hayatın kendisi var. Bu roman 100 Temel Eser arasında kesinlikle yer almalı ve her Türk genci bu muhteşemliği, Türkçenin enginliğini ve güzelliğini tatmalıdır.