Bilim Felsefesi

Bilimin Metodu Metodolojik Natüralizm Olmak Zorunda Mı?-1

Bu yazıyı 9 dakikada okuyabilirsiniz.

Yazı serisinin bir önceki (birinci) yazısına ulaşmak için tıklayınız.


Metodolojik natüralizmle ilgili yazı serimizin ikinci kısmında söz konusu felsefi ekolün günümüzde hangi gerekçelerle ve nasıl savunulduğunu incelemeye çalışacağız.

Sözü geçen felsefi akımın bilimin açıklama metodu olarak kalması gerektiğini savunanlar; metodolojik natüralizmin bilimin kendi özünden, içinden gelen bir niteliği olduğu, bilimin tanımı gereği doğa üstü önerilerle ilgilenemeyeceğini savunanlar (“intrinsic” ya da tanımsal metodolojik natüralistler) ve natüralistik açıklamaların süper natürel açıklamalara göre bilim tarihinin de gösterdiği biçimde daha başarılı olmasını kanıt olarak kullananlar (pragmatist metodolojik natüralistler) olmak üzere ikiye ayrılabilir.[1] Her iki grubun da tezlerini ve anti-tezlerini anlamak ve üzerinde düşünmek bizi başlıktaki sorunun cevabına götürebilecektir.

Birinci gruptakilerin konuyla ilgili beş temel argümanları vardır,1 bunlardan ilki metodolojik natüralizmin bilimin tanımına en uygun yaklaşım tarzı olduğudur. M. Ruse bunu bilimin “tanım olarak yalnızca doğal varlıklarla ilgilenen, tekrarlanabilir ve yasalar tarafından yönetilen(!)” ilişkileri incelediği şeklinde özetler. [2] Şu ana kadar birçok teşebbüs olmasına rağmen bilimin ne olduğu, neye bilim neye sahte bilim denileceği üzerinde bilim adamları ve felsefeciler arasında ortak fikir birliğine varılmamışken[3] nasıl “tanımlanamamış” tanımın metodolojik natüralizmi gerektirdiğini savunabiliriz ki? Ayrıca doğa üstü varlık katmanının bilimin inceleme alanına kesinlikle giremeyeceğini sonsuza kadar deney yapmadan ya da evrenin bütününe erişmeden nasıl iddia edebiliriz?


‘”Sınır Çekme Problemi” (Demarcation Problem)’e göre neyin bilim neyin sahte bilim olarak kabul edileceği hakkında fikir birliğine ulaşmak mümkün değildir.

Gerçekten de modern psikolojide duanın insan fizyolojik sağlığına olan etkisi muhtelif çalışmalarla öğrenilmeye çalışılmaktadır. Peki, etkisinin olduğu bulgulanırsa eğer, bu tekrarlanamaz olduğu için bilimsel kabul edilmeyecek midir yoksa Robert Pennock’ un savunduğu gibi “ süper natürel güçleri anlayabilmek için natürel bilgiyi (yani bilimsel deneyleri, verileri) kullanabiliyorsak eğer, artık onların süper natürel olduklarından söz edemeyiz’’[1] denilip doğa üstü- doğal ayrımı tamamen anlamsızlaştırılacak mıdır? Yukarıdakilere benzer sorular cevapsız kaldığındandır ki tanım argümanı şu an için savunulamaz durumdadır.1

İkinci argüman doğa-üstü güçlerin evrene müdahalesinin olmadığı kabul edilmeden deney yapılamayacağı ve yasalarda belirtilen düzenlilikten hiçbir zaman emin olunamayacağıdır. Öyle ki siz deney yaparken kimyasalları bulunduran deney tüpünüze cin, peri, hayalet gibi varlıkların etkisi eğer aklen mümkünse bu takdirde bulduğunuz sonuçların (mesela enzimlerin aktivite düzeylerinin) gerçeği hiçbir zaman tam olarak yansıttığını söyleyemezsiniz. Robert Pennock bunu “Süper natürel varlıkların etkisinin olmadığı şeklindeki metodolojik varsayım kabul edilmeden kontrollü, tekrar edilebilir deneylerin yapılması mümkün olamaz”4 cümlesiyle ifade eder.

Öncelikle belirtmekte fayda var ki Klasik Kelam geleneğindeki “âdetullah” kavramı hatırlanacak olduğunda böyle bir argümanın problem teşkil etmesi söz konusu olmayacaktır. Zira kâinattaki oluşumları hep aynı tekrarlayan bir âdete, sünnete göre yaratmayı irade buyuran ve kendisinin izni olmadan buna hiçbir varlığın müdahale etmesine izin vermeyen tek bir İlah inancıyla birlikte, doğada gördüğümüz tekrarlayan ve deneylerin yapılabilmesine / güvenilir sonuçlar elde edilebilmesine yol açan düzenlilik aklen mümkün hale gelmektedir. Evet bu bir inançtır, ancak doğaüstünün doğa üzerinde bir etkisi olmadığını varsaymak ya da buna “metot olarak inanmak” da bir inançtır.

İlaveten, neden en ufak bir süper natürel müdahalenin zorunlu olarak bütün deneysel çalışmaları kesin biçimde imkansızlaştırmak zorunda olduğu sorusu bu argümanda cevapsızdır. Evet eğer süper natürel müdahale mümkünse bu, deneylerimizin herhangi birine müdahale edebilir; fakat bunun bütün araştırmalarımıza etki etmesi gerektiğini mantıken öne süremeyiz.1

Buradan hareketle üçüncü argümana geçebiliriz: Doğayı aşkın açıklamalara karşı kesin bir engelleyici tavır takınılmadığında, yani onlara açık kapı bırakıldığında, araştırmakta olduğumuz neden birileri tarafından doğaüstü olarak bize sunulabileceğinden metodolojik natüralizm yaklaşımını devam ettirerek ulaşabileceğimiz doğal nedenlere ulaşmaktan mahrum kalırız. Bu argüman doğa üstü nedenleri öne sürmeyi, “bilim engelleyici/durdurucu” (science stopper) olarak görür. Bilimsel gelişmenin en temel sâiklerinden olan merak ve araştırma şevkinin doğa üstü açıklamalarla söndürüldüğü iddia edilir.

Süpernatürel olana açıklamalara “açık kapı” bırakıldığında bilimin duraksayacağını düşünenler bu sebeple de doğa üstü alanı yasaklar.

Akıllı Tasarım hareketini ele alalım. Akıllı Tasarım’ a göre yönlendirilmemiş ve tamamen olasılıksal gerçekleşen mutasyonlar sonucu canlılardaki kompleks yapıların meydana gelmesi çok düşük bir olasılık olduğundan onların yerine akıllı bir tasarımcının genlerin dizilimini belirlemiş olması daha mâkuldür. Bir metodolojik natüralistin böyle bir izaha karşı çıkmasının sebebi ise “doğal nedenlerle ulaşılması olası daha mantıklı açıklamaların engelleniyor olması” dır. Halbuki hiçbir açıklamanın herkesin zihninde mutlak geçerlilik kazanacağını iddia edemeyiz, nitekim bu açıklamayı mantıklı bulmayanlar doğal nedenlerle aynı olayı (mesela genlerin meydana gelişi) hâlâ açıklamaya çalışabilir. Başka bir deyişle doğa ile ilgili açıklamalarımızda süper natürel kavramlara yer vermemizin bizi, araştırmamızı sonlandırmak zorunda bırakacağını söyleyemeyiz.[5]

Daha da önemlisi ve akıllı tasarım-evrim tartışmalarından bağımsız olarak daha genel bir problem, eğer evrenimiz sürekli doğa üstü müdahaleyle ayakta tutulmayı gerektirir bir yapıda ise ve biz bunu metodolojik natüralizmi takip ettiğimizden dolayı kaçırıyorsak metodolojik natüralizmin “gerçekleri engelleyici/durdurucu” bir konuma gelip gelmeyeceğidir. Bilimin yapılabilmesi için merakın sürdürülmesi ve doğal ‘’sebeplerin’’ araştırılması zorunludur, fakat bunun natüralistik bir edayla yapılması zorunlu değildir.

Bizce metodolojik natüralizmin doğadaki oluşumlarda rol oynayan doğal sebepleri sorgulayan yönü – ama onları mutlaklaştıran ve onlara yeterlilik veren yönü değil- bir tiyatro sahnesinde rol oynayan oyuncuların diyaloglarının neler olduğunu araştırmaya benzer; yoksa o rollerin oyuncular tarafından nasıl oynanabildiğini skeçten anlamamız mümkün değildir. “Rollerin nasıl olup da oynanabildiğine” ya da nasıl olup da doğa yasalarına uygun hareket edilebildiğine değinmeyen ya da bu konudaki süper natürel açıklamaları engellemeyen bir açıklama tarzı ne ideolojiktir ne de bilimi engeller. Dolayısıyla metodolojik natüralizmin doğal sebepleri[6] araştırmakla ilgili yönünü bilimin metodu olarak sürdürmekte bir beis yoktur, yeter ki bu yönü açıklayıcılık kisvesine büründürülmeye çalışılmasın.

Konuyla ilgili dördüncü argüman bilimsel metodun, işlemin özü gereği süper natürel olan hakkında bilgi edinilemeyeceğidir. Felsefe profesörü Barbara Forrest’ e göre “Metodolojik natüralizm doğa üstünü açıklayıcılıktan hariç tutar, çünkü o (doğa üstü açıklama) bilimsel araştırma aracılığıyla bilinemez.” [7]Bilimsel metottaki gözlem ve deneylerin yalnızca maddi varlıkla ilgilendiğini düşünecek olduğumuzda gerçekten de doğa hariciyle ilgili doğrudan bir bilgiye ulaşamayacağımız ortadadır. Ancak doğa yasaları aracılığıyla tespit edebildiğimiz doğadaki ardışıklık ve kendini tekrarlayan düzen gibi bizleri kaynağını bulmak için sistem dışına itebilecek öğeler, sistem dışı(doğa üstü) hakkında dolaylı ama oldukça sağlam bilgilere yönlendirebilir. Kısacası bilimsel metotla doğa üstü varlıklar hakkında doğrudan bilgiye varılamazken bilimsel metot sonucu elde edilen verilerle dolaylı ancak aklen güvenilir sonuçlara varılabilir. Bunun nasıl olabileceğine dördüncü ve beşinci yazılarımızda değinmeye çalışacağız.

Son argüman ise doğayı aşkın hipotezlerin kendi özleri gereği teste tabi tutulamayacak olmaları, yanlışlanmalarının mümkün olmayışıdır. Yine bir felsefe profesörü olan Charles Scott’ a göre “ Eğer evrende sonsuz bir güç varsa, tanımı gereği, onun etkilerinin sabit olabilmesi için gücünün sınırlanması mümkün değildir. Yaratılışçılığın vardığı nihai sonucun neden test edilebilir olmadığı basittir: sonsuz güç sahibi bir Yaratıcı’nın faaliyetleri dünya üzerindeki bütün gözlemlerle bağdaştırılabilir”.[8] Bir örnekle neyin kastedildiğini anlamaya çalışalım. Yine batıdaki evrim-yaratılış tartışmalarında, bazı müfrit yaratılışçılar mesela fosil kayıtlarının evrimi desteklediği şeklindeki itirazlara “ Tanrı’nın inancımızı sınamak için, fosilleri evrime ya da dünyanın yaşının milyonlarca yıl olduğuna işaret eder tarzda yerleştirdiği” şeklinde karşı bir argümanla cevap vermeye çalışmıştır. Burada yapılan hata, fosillerin neye işaret ettiğini sorgulamak yerine inancın mevcut bilimsel kabulle bağdaştırılmaya çalışılmasıdır.

 Son argümanın zayıf yönü, doğa üstüyle ilgili getirilebilecek bütün argümanları değil de1 yalnızca Amerikan yaratılışçılığının aşırı yorumlarını köşeye sıkıştırabilecek durumda olmasıdır. Mesela; Amerikan yaratılışçılığından farklı olarak fosil yaşlarıyla (dünyanın yaşıyla) çelişmeyen, onlar hakkında kesin yargılarda bulunmayan, herhangi bir teoriyle “yarışır” vaziyete düşmeyen ve yaratılış kavramını esas olarak “nedensellik” bağlamında ele alan bir modelin herhangi bir gözlemle çelişmesi düşünülemez. Böyle bir görüş gözlemlerle çelişmediği için de onları kendi inancına göre modifiye etmeye çalışmaz. Esas derdi zorunlu nedenselliğin sorgulanması olan bu modelin yanlışlanabilirliği de mümkündür: Ancak bilimsel sahada değil de felsefi sahada, nedenselliğe karşı getirdiği anti-tezlerin iptaliyle…

Metodolojik natüralizmin pragmatist savunuculuğunu ise bir sonraki yazımızda mercek altına alalım.

Yazı serisinin bir sonraki (üçüncü) yazısına ulaşmak için tıklayınız.



Kaynakça ve Dipnot

[1] Boudry, M, Blancke, S, Braeckman, J, How not to attack Intelligent Design Creationism: Philosophical misconceptions about Methodological Naturalism, https://sites.google.com/site/maartenboudry/teksten-1/methodological-naturalism (Son Erişilme Tarihi 14.10.2020)

[2] Ruse, M. (1982), Darwinism defended : a guide to the evolution controversies. Reading (Mass.): Addison-Wesley.

[3] Edis T, “Grand Themes, Narrow Constituency”, in M. Young and T. Edis (eds.), Why intelligent design fails : a scientific critique of the new creationism, New Brunswick, N.J.: Rutgers University Press, 9-19.

[4] Pennock, R. T. (1999), Tower of Babel : the evidence against the new creationism, Bradford books. Cambridge (Mass.): MIT press.

[5] Koperski, J. (2008), “Two bad ways to attack Intelligent Design and two good ones”, Zygon 43 (2):433-449.

[6] Nedeni özellikle kullanmıyoruz, çünkü “neden” felsefede yeterlilik anlamını barındırmaktadır.

[7] Forrest, B. (2000), “Methodological Naturalism And Philosophical Naturalism: Clarifying the Connection”, Philo 3 (2):7–29.

[8] Scott, E. C , Evolution vs. creationism : an introduction. Berkeley (Calif.): University of California press. (2004)


Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s