ÇEVİRİ, Tarihi Makale

Weimar Cumhuriyeti (1919-1933)

Bu yazıyı 4 dakikada okuyabilirsiniz.


Weimar Cumhuriyeti Birinci Dünya Savaşı sonrası 1919-1933 yılları arasında Nazi Partisi’nin yükselişine kadar olan süre zarfında Almanya Devleti’nin yönetim şekli yani hükümetidir. Weimar ismi Kayzer II. Wilhelm’in tahttan uzaklaştırılmasının ardından parlemento tarafından yeni hükümetin kurulduğu kasabanın isminden gelmektedir. İyi başlayan fakat daha sonra kısa sürede Büyük Buhran ile çıkmaza giren Weimer Cumhuriyeti, maalesef Nazi Diktası’nın ve Adolf Hitler’in yükselişine zemin hazırlayan bir kaos dönemini yaşamıştır.

Birinci Dünya Savaşı’ndan Sonra Almanya

Savaş sonrası dönem savaşın getirdiği ağır ekonomik ve sosyal şartlardan ötürü Almanya için pek iç açıcı değildi. Alman askerlerinin ve denizcilerinin bir isyan dizgesi sonunda ordunun ve halkın desteğini kaybeden Kayzer II. Wilhelm 9 Kasım 1918’da tahtı bırakmak zorunda kaldı.

Berlin. – Kasım Devrimi, 9 Kasım 1918’de Cumhuriyetin ilanı.
Philipp Scheidemann, Reich Şansölyeliği’nin penceresinde duruyor.

İlerleyen günlerde Sosyal Demokrat Parti ve Almanya Bağımsız Sosyal Demokrat Parti üyelerinden oluşan geçici bir hükümet kuruldu ve böylece siyasi güç ordudan sivil bir hükümete geçti.

Aralık 1918 tarihinde Parlemento seçimleri yapılarak yeni bir anayasa oluşturulması kararlaştırıldı. 6 Şubat 1919 tarihinde Weimar Kasabasında toplanan Parlemento üyeleri Weimar Koalisyonu’nu ilan ederek Cumhurbaşkanı olarak Sosyal Demokrat Parti (SDP) lideri Friedrich Ebert’i seçtiler.

28 Haziran 1919 tarihinde Versailles Antlaşması imzalanarak Almanya’nın askeri kapasitesi önemli düzenlemelerle kısıtlandı ve Birinci Dünya Savaşı’nın sorumluluğunu üstlenmesi istendi. Bu antlaşmaya göre Almanya İtilaf Devletleri’ne ağır bir savaş tazminatı ödeyecek ve bir miktar da toprak verecekti. Aynı zamanda bu dönem için Almanya Milletler Cemiyeti’nin dışında bırakıldı.

Weimar Cumhuriyeti’nin Anayasası

Anayasa teklifi 11 Ağustos 1919’da Cumhurbaşkanı Ebert tarafından imzalanarak yasalaştı. Fakat Anayasa ordu ve radikal sol içinde sert muhalafet ile karşılaştı. 181 başlıktan oluşan ve Reich’in yapısından Alman Milleti’nin sosyal hak ve özgürlüklerine kadar çok geniş bir spektrumu kapsamış ve yasaların ne şekilde yürütülmesi gerektiği Anayasa’da açık bir şekilde ifade edilmiştir.

Buna göre Weimar Anayasası şu önemli noktaları içeriyordu:

  • Alman Devleti’nin yönetim şekli Cumhuriyettir.
  • Hükümet bir Cumhurbaşkanı, bir Şansölye (Başbakan) ve Parlementodan (Reichstag) oluşmaktadır.
  • Milletvekilleri her dört sene de bir 20 yaşından büyük kadın ve erkek vatandaşlardan seçilir.
  • Cumhurbaşkanının görev süresi 7 yıldır.
  • Cumhurbaşkanının tüm emirleri Şansölye ya da bir bakanın onayını almak mecburiyetindedir.
  • 48. Madde Cumhurbaşkanı acil bir durumda gerekli görüldüğü takdirde tüm özgürlükleri kaldırarak bağımsız bir şekilde ülkeyi yönetmesine izin verir.
  • İki yasama organı olan Reichstag ve Reichsrat Alman Milleti’ni temsil etmek için kurulmuştur.
  • Bütün Alman Vatandaşları eşittir. Eşit hak, özgürlük ve sorumluluğa sahiptir.
  • Bütün Alman Vatandaşlarının kendini özgürce ifade etme hakkı vardır.
  • Bütün Almanların barışçıl birşekilde toplanma hakkı vardır.
  • Bütün Alman Vatandaşları istediği dine mensup olma hakkı vardır.
  • Devlet okulları ücretsizdir ve her çocuk okula gitmek ile mükelleftir.
  • Her bir Alman Vatandaşı’nın mülk edinme hakkı vardır.
  • Her bir Alman Vatandaşı iş fırsatı açısından eşit haklara ve eşit kazanca sahiptir.
Reich hükümetinin 11 Ağustos 1932’de Berlin’deki büyük anayasa kutlaması!
Zafer Sütunu’ndan anayasa töreni sırasında Reichstag’ın önündeki bayrakla süslü meydana bakış.

Yüksek Enflasyon ve Çoküş

Yeni anayasaya rağmen Alman Hükümeti çok sıkıntılı bir durum ile karşı karşıyaydı: Yüksek enflasyon. Versailles Antlaşması ile birlikte kömür ve demir cevherlerinden elde ettiği gelir azalmıştı. İtilaf devletlerine ödediği yüksek savaş tazminatttan ötürü kasası boşalan hükümet artık borçlarını ödeyemez duruma gelmişti.

Haziran 1923, Almanya’daki feci enflasyon.
Büyük deri çantalarla, dedektiflerin gözetimindeki büyük bir bankanın çalışanları Reichsbank’tan yüksek meblağda nakit taşıyor.

İtilaf devletleri Almanların borçları ödeyemediği söylemine inanmadı ve inanmamakla da kalmadı. Fransız ve Belçika’lı birlikler Almanya’nın ana sanayi bölgesi olan Ruhr kentini işgal ederek alacaklarını bu şekilde tanzim edeceklerini bildirdiler.

Berlin 1923, Savaşta tek bacağını kaybetmiş bir savaş gazisi bir evin önünde oturmuş vaziyette.
Yoldan geçen kişi şapkaya para atıyor.

Hükümet işçilere pasif olarak direnmelerini emretti. Kömür madenleri ve demir fabrikaları kapatıldı. Tabi ki bu kapatış zaten zor bir durumda olan Alman ekonomisini iyice çıkmaza soktu.

Bu duruma cevap olarak hükümet para basma kararı aldıysa da bu hareket de ters tepti. Alman markında yaşanan devaluasyon sonucu hayat iyice pahalandı ve çoğu kişi elinde ne varsa kaybetti.

George J. W. Goodman tarafından Adam Smith takma adıyla yazılan Paper Money makalesine göre, “yasalara saygılı ülke küçük bir hırsızlık yerine dönüştü.” İnsanların temel ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı olmak için bir yeraltı takas ekonomisi kuruldu.

Dawes Planı

Almanlar Gustav Stresemann’ı 1923’te yeni Şansölye olarak seçti (1923’te Şansölye, 1923-1929 yılları arasında Reich Dış İşleri Bakanı). Kendisi süratle Ruhr bölgesinde çalışan işçilerin fabrikalara ve madenlere dönmesini emretti. Bununla da kalmayarak para birimini Mark’tan Amerikan destekli Retenmark’a çevirdi.

1923 senesinde Milletler Cemiyeti Amerikan bir banker ve bütçe müdürü olan Charles Dawes’e  Almanların savaş borçlarını yapılandırması ve yüksek enflasyonu çözmesi için teklif götürdü. Kendisi kendi adı ile bilinen ve Almanların daha esnek bir takvim içerisinde makul bir şekilde borçlarını yapılandıran Dawes Planını oluşturdu. Bu çabalarından ötürü daha sonraki yıllarda Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü.

Dawes Planı ve Stresemann’ın kararlı liderliği sayesinde Almanya ekonomisi düzeldi ve stabil bir hale geldi. Weimar Cumhuriyeti bu süreçte Fransa ve Belçika ile olan ilişkilerini düzeltmekle kalmadı ve bu makul adımları sayesinde Milletler Cemiyeti’ne girmeyi başardı. Milletler Cemiyeti’ne girmek aynı zamanda Alman Devleti için uluslarası ticaret kapılarının da açılması anlamına gelmekteydi. Tabi bu durum Alman ekonomisini daha da dinamikleştirmiş ve genel refah seviyesini de yukarı çekmiştir.

10 Eylül 1926, Dışişleri Bakanı Gustav Stresemann, Cenevre’deki Milletler Cemiyeti Genel Kurulu’nda konuşma yapıyor.

Büyük Buhran

Weimar ekonomisindeki düzelişin genel nedeni Amerikan Doları’nın yoğun bir şekilde ülkeye akmasıydı. Fakat bu dönemde Amerika ekonomik olarak çok büyük bir buhranın içine girdi. Amerika yüksek işsizlik, düşük maaş, borsa hisselerinde dramatik düşüş ve tasfiye edilmemiş banka kredileri gibi bir dizi uğraştırıcı problemlerle uğraşıyordu.

29 Ekim 1929 tarihinde Amerikan Borsa’sı çöktü ve Amerikan ekonomisi büyük bir darbe aldı. Bu durum tarihte Büyük Buhran olarak bilinen ekonomik felaket döneminin başlamasına neden oldu.

Borsadaki çöküşün küresel bir dalgalanma etkisi oldu. Özellikle yeni toparlanan Weimar Cumhuriyeti için bu dalgalanma yıkıcı oldu. Amerikan parasının akışı dururken, Almanya artık mali sorumluluklarını yerine getiremedi. İşletmeler battı, işsizlik oranları yükseldi ve Almanya başka bir yıkıcı ekonomik krizle karşı karşıya kaldı.

48. Madde

Yüksek enflasyon döneminde Alman orta sınıfı büyük bir kaousun ve buhranın içine düştü. Bu durum insanların mevcut hükümete karşı bir güvensizlik duymalarına ve bundan ötürü yeni bir lider, kurtarıcı aramalarına sebep oldu. Komunistler genel olarak tehlikeli olarak görülüyordu. Bu durum da halk 1923’te Ulusal Devrim yapma da başarısız olmuş ve o dönem için popüler olmayan Nazi Partisi ve Adolf Hitler gibi radikal liderlere yöneldiler.

1932’de Nasyonel Sosyalist Alman İşçi Partisi Parlementoda birinci parti olarak seçildi. Birkaç güç bocalamasından sonra Adolf Hitler kendisini 1933’te Şansölye olarak seçtirmeye muvaffak oldu. Birkaç hafta içinde de Weimar Anayasası’nın 48. Maddesine dayanarak kimi özgürlükleri sınırlandırdı ve komunist partisi liderlerini bastırdı.

Mart 1933’te çıkarılan Yetki Yasası (Enabling Act) ile birlikte artık Hitler Alman Parlementosu ve Alman Cumhurbaşkanı’nın onayına ihtiyacı olmadan düzenleme yapma yetkisine muvaffak oldu. Yetki Yasası’nın güvenli bir şekilde parlementodan geçebilmesi için Komunist Parti’nin oy vermesini engelledi. Yasa geçtikten sonra ise Hitler artık denge-denetim olmaksızın istediğini yapmaya muktedir bir şekilde diktatörlüğünü ilan etmeye hazırdı.

Bu yazı İngilizce bir kaynaktan çevrilmiş olup yazının orijinal metnine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s