Bu yazıyı 4 dakikada okuyabilirsiniz.
Büyük Buhran, 1929’daki ekonomik kriz ile başlayan ve uzun bir süre boyunca tüm dünyayı etkileyen ekonomik bunalımın genel ismidir. 1929 Krizi, 20. yüzyılın en büyük ekonomik krizi olarak gösterilmektedir.
1929 yılına kadar özellikle ABD’de süregelen bolluk ve rahatlık dönemi büyük buhranla beraber son bulmuştur. O vakte kadar bilhassa son 5 yıldır sürekli olarak artış yaşayan borsadaki hisse değerleri 1929 yılında kimsenin beklemediği bir sebeple dibe vurmuştur. Birçok banka iflas etmiş, işyerleri kapanmış ve milyonlarca kişi işlerini kaybetmiştir.
23 Ekim 1929’da New York Borsası’nda yaşanan ani düşüş tüm yatırımcıları şaşkına çevirdi. Düşüşün ilerleyen saatlerde de devam etmesi karşısında yatırımcıların çoğu hisse senetlerini satmaya çalıştı fakat ortada eskisi kadar müşteri kalmamıştı. İnsanlar ne yapacaklarını bilmiyorlardı çünkü böyle bir şey daha önce yaşanmamıştı.
ABD 1919 yılında 1. Dünya Savaşı’ndan zaferle çıkmış ve savaşa katılan diğer ülkelerin aksine çok fazla yara almamıştı. Ekonomisi güçlenmeye başlıyordu. 1920’lerde yeni teknolojik aletlerin (ütü, radyo, uçak, otomobil vb.) ve elektriğin sıradan şeyler haline gelmesiyle birlikte günlük yaşam çok hızlı bir biçimde değişmekteydi. Amerikan halkı sürekli olarak “tüketmeye” başlamıştı. İnsanların yeni şeyler satın alması için reklam kültürü gelişme göstermekteydi, ayrıca yine tüketimi teşvik etmek için taksitli satışlar ve tüketim kredileri de öne çıkarılıyordu.
ABD hükümeti Büyük Savaş’ın öncesi ve sonrasında ekonomik toparlanma için “Özgürlük Tahvilleri” satarak halktan borç almaya çalışıyordu. Bu satışların popülerliğini arttırmak için Charlie Chaplin’in de aralarında bulunduğu çeşitli sanatçılar aracılığıyla propagandalar yapılmıştır. Tahvillerin geri ödemesinde halk 6 ayda bir aldığı faizle birlikte para kazanmış oluyordu. Ayrıca isteyen kişiler tahvilleriyle borsada alım-satım yapabiliyordu. Bu durum daha önce borsayı hiç duymamış insanların bile borsaya karşı ilgisinin artmasına sebep oldu.
Sıradan insanların da artık birer yatırımcı olduğunu görüp bunu bir fırsata çevirmek isteyen Wall Street Bankacıları bu insanlara yeni şeyler pazarlanabileceğini gördüler.
1920’de artık borsa çok yaygınlaşmıştı, ülkenin en küçük kasabalarında yaşayan çiftçilerinden, New York’taki zenginlere kadar herkes bu marketin içindeydi ve bu çılgınlık giderek artıyordu.
İnsanların borsaya olan ilgilerini canlı tutmak için ihtiyat akçesi adı verilen borç sistemiyle de yatırım yapılmasına da olanak sağlanıyordu. 1920’lerde hisse senetlerinin %90’ı borçla ödenmekteydi.
Hükümet bu spekülatif piyasaya hiçbir şekilde müdahalede bulunmuyordu. Zaten dönemin başkanı Calvin Coolidge de bir yatırımcıydı ve kendisi de giderek servetini büyütmekteydi. Hükümet temsilcileri piyasanın özerkliğinin toplumun yararına olduğunu düşünmekteydiler ve hükümetin tek görevinin piyasaya karışmamak olduğunu savunuyorlardı. Bununla birlikte Wall Street bankacıları ve hükümet görevlileri arasında çeşitli ilişkiler de bulunmaktaydı. Birlikte büyüyor ve kapalı kapılar ardında birlikte çalışıyorlardı.
Tarih 1929’u gösterdiğinde borsadaki aşırılık artık zirve yapmıştı. Piyasanın her zaman bu şekilde sürüp gidemeyeceği ve bu durumun bir bunalıma sebebiyet verebileceği uyarısında bulunan kişiler olsa da insanlar hallerinden memnundu. Fakat bir şeylerin ters gittiğinin farkına varıp borsadan çekilenler de oluyordu. Bunlardan birisi de Joe Kennedy idi.
Kara Perşembe
24 Ekim 1929 “Kara Perşembe” günü borsada sebebini kimsenin anlayamadığı ani düşüşler yaşanmaya başladı. Kimse ne olduğunu anlayamıyordu. İnsanlar New York Borsası’nın çevresine toplanmaya başlamışlardı. Ne olduğunu anlamaya çalışan, tüm servetlerini borsaya yatırmış olan insan toplulukları… O hafta çeşitli dalgalanmalar yaşandı ve borsa asıl büyük düşüşün yaşanacağı pazartesi gününe kadar sessizce beklemeye koyuldu.

28 Ekim Pazartesi günü halka hisse senedi almaları için borç para veren aracı kurumlar borçlarının ödenmemesi durumunda, borçlu kişilerin hisse senetlerinin satılacağını duyurdular. İnsanların bu paraları karşılayacak durumları yoktu. Pazartesi günü borsa çok ani düşüşler yaşamaya devam etti. O güne kadar en güvenilen yatırım araçlarından olan Amerikan çelik, radyo vb. şirketlerin hisseleri teker teker dibe vurmaya başladı. Pazartesi ve salı günleri, yalnızca iki gün içerisinde Amerikan Endüstrisi toplamda %22 değer kaybetti.
Çoğu insan kişisel servetlerini ve işlerini kaybetmişti. İntihar vakalarında çiddi artış yaşandı. Wall Street’teki ofislerinin pencerelerinden kendilerini aşağıya atan insanlar görmek o dönem için normal sayılabilecek bir durum haline gelmişti.
Wall Street’teki bu büyük kriz borsadan hiçbir çıkarı olmayan insanlar da dahil olmak üzere Amerika’nın her bir noktasını etkiledi. Borsaya, ekonomiye, bankalara olan güven iyice azalıyordu. 1931’den itibaren 5000’den fazla banka battı. İnsanlar bankalardan paralarını almak için gittiklerinde yatırımlarının çoktan kaybolmuş olduğunu görüyorlardı. Üstelik bu kişilerin haklarını koruyacak herhangi bir yasal düzenleme de yoktu. Yani eğer bankanız batmışsa siz de onunla birlikte batıyordunuz. Bu olaylar zincirinden sonra insanlar uzun bir süre paralarını bankalar yerine evlerinde saklamayı tercih ettiler.
Büyük Buhran’ın başlama sebebi olarak görülen bu olaylardan sonra fabrikalar önce üretimi azalttılar ve insanları işten çıkarttılar. Daha sonra da iflas bayrağını çekip üretimi durdurdular. Birçok insan işinden olmuştu ve ev kiralarını ödeyecek paraları olmadığı için evlerinden çıkarılmışlardı. Fakirlik gözle görülür düzeydeydi. Günümüzün ünlü New York parkı Cenral Park, kendilerine kutulardan birer sığınak yapan evsiz insanların yaşam alanı haline gelmişti. Dönemin başkanı Hoover’a ithafen burayı Hoover Şehri olarak adlandırıyorlardı. Tüm olanların sorumlusu olarak başkan gösteriliyordu.

Küresel ekonominin bir sonucu olarak bu büyük ekonomik kriz dalga dalga tüm Avrupa’ya yayıldı. Büyük Buhran ismini alan bu bunalım en çok sanayi ülkelerini vurmuş, bu ülkelerde çok sayıda insanın evsiz ve işsiz kalmasına sebebiyet vermiştir. Bunalımdan etkilenen birçok ülkede inşaat ve üretim faaliyetleri durmuş; tarım ürünü fiyatlarındaki %40-60’lık düşüş, çiftçileri ve kırsal bölge nüfusunu da oldukça kötü etkilemiştir. 1930’lar boyunca etkisinin derinden hissedilmesini takiben Büyük Buhran, II. Dünya Savaşı’nın da en büyük sebeplerinden biri olarak gösterilmektedir.