Bu yazıyı 8 dakikada okuyabilirsiniz.
Türk milleti tarih boyunca dünyaya yön veren, tarihin akışını değiştiren vizyon sahibi liderler yetiştirmiştir. Şüphesiz bunlardan biri de Fatih Sultan Mehmet’tir. Kendi devrinde Avrupalılar tarafından “Grand Turco” yani “Büyük Türk” olarak isimlendirilen Fatih, birçok yenilikler yapmış, bilim ve sanat ile uğraşmış, Osmanlı Devleti’ni devletten imparatorluğa çevirmiş, birçok imar faaliyetinde bulunmuştur. Tüm dünyada eşine az rastlanan liderlerden biri olmuştur.
Fatih’in Olgunlaşması
Fatih Sultan Mehmet Han’ın bu kadar büyük bir şahsiyet olmasını sağlayan faktörler aldığı eğitim, yüksek zekâsı ve onun azmini kamçılayan tecrübeleridir. Şehzadeyken dini ilimlerin yanında dönemin en iyi öğretmenlerinden matematik ve geometri gibi fenni ilimler de öğrenmiştir. Latince, Yunanca, Arapça, Farsça ve birkaç tane daha farklı dil bilirdi. Öğrendiği dillere o kadar hakimdi ki Antik Yunan zamanından kalma eserlerin orijinallerini okuyabiliyor, şiir yazarken Arapça ve Farsça kelimeleri uygun bir şekilde kullanabiliyordu. Şairlikte ustaydı. Yazdığı şiirlerde ölçüleri kullanmasını iyi bilir, farklı medeniyetlerin mitolojilerinden ve efsanelerinden göndermeler yapardı. Ciriaco d’Ancona gibi İtalyan öğretmenleri vesilesiyle Batı kültürünü tanımış, Roma ve Büyük İskender tarihini öğrenmiştir.
Maalesef günümüzde hak ettiği değeri görememiş padişahlardan biri de Sultan 2. Murat Han’dır. Dört tarafı düşmanlarla çevrili ve kendine gelememiş devleti tehlikelerden korumuş, hayat serüveninde çok sevdiği oğlu şehzade Alaattin olmak üzere birçok sevdiğini kaybetmiştir. Barış yanlısı olmasına rağmen devletini korumak için ömrü boyunca savaşmak zorunda kalmıştır. Ayrıca imar faaliyetlerine önem vermiş, zamanında birçok eser yazılmış ve Türkçe’ye tercüme edilmiştir. Popüler kültürdeki yerinin aksine oğlu Fatih’in eğitimine büyük önem vermiş, Fatih’in büyük şahsiyet olmasında büyük bir etken olmuştur. Bunun göstergelerinden biri oğlu için yazdırdığı “Nasihatü Sultan Murad” isimli eserdir. “Ey oğul şunu iyice öğrenmelisin” diye başlayan eserde birçok öğüt bulunmaktadır. Bunlardan birkaçı şunlardır: “Herhangi bir şeyin, devamlı olarak kaba kuvvet, kılıç, kahramanlık ve ezici güç zoruyla meydana gelmesiyle; akıl, tedbir, sabır, ileri görüşlülük, imtihan ve yorucu tecrübeler sonucu dilediğimiz şekilde meydana gelmesi arasında büyük farklılıklar vardır. Birinci yol her zaman geçerli olmadığı gibi sakıncaları da çoktur.” “Bir adam bir bahçe dolusu meyveyi yemek için o bahçeye girerse henüz olmamış ham meyveleri koparıp ağzına atsa yemek istediği şey meyve değil belki de zehirdir. Fakat olgunlaşmasını bekleyip ondan sonra koparıp yese, yediklerine ancak o zaman meyve denebilir.”
Fatih’in bu kadar büyük şahsiyet olmasında Çandarlı Halil Paşa’nın ona yaptıkları çok tesirlidir. Çandarlı, 2. Murat tekrar tahta otursun diye Yeniçeri Ocağı’nda olmayacak bir sebeple isyan çıkartmıştır. İsyan Edirne’de devam ederken padişaha oyun oynayıp onu av partisiyle oyalamış, 2. Murat’ı Fatih’ten habersiz Edirne’ye çağırmıştır. 2. Murat’ın gelmesiyle yeniçeriler isyandan vazgeçmiş, Fatih’in gururu ise yerler altına alınmıştır. Bu olay Fatih’in içindeki azmi kuvvetlendirmiş, onu işlerini kılı kırk yararak yapan bir padişah haline getirmiştir.
Büyük Fetih’te Fatih’in İleri Görüşlülüğü ve Keskin Zekâsı

Fatih Sultan Mehmet tahta geçtiğinde en büyük hayali İstanbul’u fethetmekti. Anadolu’dan gelecek bir saldırıyı önlemek için Karamanoğulları ile meselelerini halletmişti. Batıdaki sınırları da güven altına aldıktan sonra Rumeli Hisarı’nı yaptırmış, İstanbul surlarına gidip orayı incelemişti. İncelemeden sonra birçok taktik kitabı okumuş, fetih planları yapmıştı.
İstanbul’un surları çok uzun ve kalındı. Bu yüzden farklı taktikler kullanması gerektiğini anlamıştı. Büyük toplarla surları geçebileceğine inanıyordu. O zamana kadar savaşlarda etkili olarak kullanılamayan toplar Avrupa’da ilk defa Yüzyıl Savaşları’nda kullanılmaya başlanmıştı ancak çok kullanışlı ve etkili değillerdi. Fatih Saruca Usta’ya birçok top döktürmüştü, çalışmaları bizzat kendisi takip ediyor ve topların ebatlarını kendisi belirliyordu. Ancak daha büyük toplar gerekiyordu.
Fatih Han, top döküm ustalarına büyük top döküp dökemeyeceklerini soruyordu. Bu ustalardan biri eskiden Bizans için çalışan Macar Urban’dı. Macar Urban “Eğer dilerseniz, bana şu anda gösterilen gülleleri atabilecek kadar büyük toplar dökebilirim. Şehrin surlarının nasıl olduğunu biliyorum. Benim topumdan atılan gülleler, Babil surlarını dahi yıkabilirler. Onların nasıl döküleceğini en ince ayrıntısına kadar biliyorum. Fakat menzilinin ne kadar olacağını bilemem ve bu konuda size garanti veremem.” dedi. Bunun üzerine Fatih “Bana bu topu dök. Onun menziliyle bizzat ben ilgileneceğim.” dedi. Fatih, Türk mühendisleriyle birlikte topun balistik gibi özellikleriyle bizzat ilgilenmişti. Birçok meziyeti bünyesinde bulunduran Fatih aynı zamanda bir mühendisti.
Toplar sadece surları yıkmak için kullanılmamıştı. Galata’dan Haliç’teki gemileri vurarak havan topu görevi de görmüşlerdi. Bu toplar sadece İstanbul’un alınmasını sağlamamış aynı zamanda Orta Çağ kalelerinin önemini kaybetmelerini sağlamıştı.
Fatih’in stratejik zekasını gösteren faaliyetlerden biri de gemileri karadan yürüterek Haliç’e indirmesidir. Bu olay Bizans ordusunun moralini bozmuş, onlara lojistik anlamda sıkıntılar çıkarmıştı.
İstanbul’un Fethinde Akşemseddin
Günümüzde hak ettiği değeri göremeyenlerden biri de Akşemseddin’dir. Tıpta, eczacılıkta ve dini ilimlerde bilgi sahibi olan ve hastalıkların bulaşıcı olduğunu 15. yüzyılda söyleyen Akşemseddin, İstanbul’un fethinde de önemli rol oynamıştır. Ceneviz gemileri Haliç’e girdiğinde Osmanlı ordusunda büyük bir moral bozukluğu meydana gelmişti. Durumu erkenden sezen Akşemseddin, Fatih’e muzaffer olacağını müjdeleyen bir mektup yazdı. Bu mektupta sert önlemler almaktan kaçınmamasını söylüyordu. Bu mektupta geçen cümlelerden birkaçı şunlardır: “Şimdi sizin yapmanız gereken bütün gücünüzle, fiilen, emirle, hükümlerinizle, sözünüzle işe sarılmanız, gayret göstermenizdir. Bu tür görevler, gerektiğinde merhameti ve yumuşaklığı az, şiddet kullanabilecek, zora başvurabilecek kimselere verilmelidir.”
Fatih’in Gayrimüslimlere Hoşgörüsü
Büyük Türk Hakanı Fatih Sultan Mehmet Han, Avrupa’daki devletlerin aksine farklı dinlerdeki insanlara karşı çok hoşgörülüydü. Bunu o zamanlar yaptığı konuşmalardan ve düşmanlarının sözlerinden anlayabiliriz. Bosna Kralı Stefan Tomaseviç’in papaya yazdığı mektupta bu durum açıkça gözükmektedir: “Türkler’in köylülerle arası çok iyi. Aralarına katılan her köylüye özgürlük vadediyorlar. Köylüler pek akıllı olmadıklarından Türkler’e kanıyor. Özgürlüklerinin sonsuza kadar süreceğini sanıyorlar. Beni desteklemezseniz halkım böyle yalanlara kanıp bana karşı ayaklanabilir. Soylular köylülerin desteğini almadan kalelerini uzun süre koruyamazlar.”
Yahudiler Avrupa’da çok zorluk çekmelerine rağmen Osmanlı Devleti’nin hoşgörüsünden diğer topluluklar gibi nasiplerini almışlardı. Bunu bir Yahudi olan İzak Sarfati’nin Orta Avrupa’daki Yahudiler’e yazdığı bir mektuptan anlayabiliriz: “Burada en iyi elbiseleri giyebilirsiniz. Burada herkes kendi asma ve incir ağacının altında oturabilir. Hristiyan hakimiyetinde çocuklarınızı mosmor veya kıpkızıl dövülme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmadan asla mavi veya kırmızı elbiseler giydiremezsiniz. Ama burada öyle değil.”
Fatih’in Azmi ve Liderliği
Fatih Sultan Mehmet idealleri için mücadele eden, zorluklar karşısında sabreden bir liderdi. Onun hedefleri uğruna ne kadar zorluk çektiğini Trabzon’u fethetmeye giderken Uzun Hasan’ın annesi Sara Hatun ile olan diyalogundan anlayabiliriz. Fatih dağı geçerken birçok yerde atından inip yürümek zorunda kalmış, bazen çok yorulmuştur. Bunun üzerine Sara Hatun “Hey oğul! Bir Trabzon için bunca zahmetler çekmek nedir?” diye sorunca Fatih “Ana bu zahmetler Trabzon için değildir. Bu zahmetler İslam dini yolunadır ki ahirette Allah’ın karşısına çıkınca utanmayalım diyedir. Zira bizim elimizde İslam kılıcı vardır. Eğer biz zahmete katlanmazsak bize gazi demek yalan olur.” diyerek ne kadar idealist bir insan olduğunu göstermiştir.
Fatih’in cesareti ve liderliği takdire şayandır. Ordusunu birçok defa cesareti ve zekâsı sayesinde bozgundan kurtarmıştır. Buna örnek olarak Belgrad Kuşatması’nda bozguna uğramak üzere olan ordusunu görmüş ve bunun sonucunda haçlıların Osmanlı topraklarını istila edeceğini öngörmüştü. Türk ordusu dağılmış haldeydi. Buna dayanamayan Fatih düşmanın üzerine kendisi de atılmıştı. Fatih’in savaş meydanında olduğunu gören Macarlar onun üzerine saldırmış fakat Fatih 3 tanesini öldürmüştür. Ancak Fatih yaralanmış, devlet adamları zor da olsa Fatih’i savaş meydanından çıkarmışlardı. Padişahın bizzat savaştığını gören Türk ordusunun maneviyatı yerine gelmiş, galip durumdaki Macarları geri püskürtmeye başlamış ve onları dış kaleye kadar kovalamışlardı. Fatih, cesareti ve liderliği sayesinde büyük bir bozgunu engellemiş, Macarlar’ın tekrar saldırma cesaretini kırmıştı.
İstanbul’un İmarı
İstanbul’u fetheden Fatih aynı zamanda onu imar edip dünyanın en güzel şehirlerinden biri haline getirmiştir. Sur içinde 163, Galata’da 5, Kasımpaşa’da 5, Üsküdar’da 5, Boğaziçi’nde 6 cami yapıldı. İnşa edilen 21 medrese, 32 hamam, 4 saray, 7 aşhane, 10 han ve kervansaray, 28 çarşı vardır.
Ülkemizin en güzel saraylarından olan Topkapı Sarayı Fatih zamanında yapılmıştır.
Dünyanın ilk kapalı büyük alışveriş merkezi olan Kapalıçarşı Fatih’in bize yadigarıdır. Önemli alışveriş merkezlerinden olan Mahmutpaşa, Fatih’in sadrazamlarından Mahmud Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yapılan diğer iş merkezlerinden bazıları da Unkapanı, Sabunhane, Boyahane ve Debbağhane’dir.
En köklü üniversitemiz olan İstanbul Üniversitesi’nin mazisi Fatih döneminde kurulan Fatih Külliyesi’nin Sahn-ı Seman Medreseleri ’ne dayanır.
İmparator Fatih
Fatih, İstanbul’un fethiyle kendisini Roma İmparatorluğu’nun varisi olarak görmüş, Roma imparatorlarını ve akraba sülalelerini ortadan kaldırmıştır. Fatih’in dünya cihan hakimiyeti 3 temelden oluşuyordu: Türk- Moğol hükümdarlık geleneği, İslami hilafet telakkisi ve Roma imparatorluk fikri. Fatih Türk, İran, İslam ve Roma geleneklerini birleştirerek dünya siyaseti izlemiştir.
Eski Türk gelenekleri Fatih döneminde daha da ön plana çıkmıştı. Bir torununa Oğuz Han, diğer torununa Korkut ismi verilmesi buna örnektir.
En küçük oğluna İran’ın en ünlü hükümdarlarından biri olan Cem adını vererek hükümdarlık vizyonunun ne kadar geniş olduğunu gösteriyordu.
Çandarlı’nın ölümünden sonra Osmanlı hükümdarları aristokrat Türk ailelerin nüfuzlarından kurtuldular. Veziriazamlar devşirme kökenlilerden seçiliyordu. Her şey devşirmelere bırakılmamıştı. Dini, idari ve mali bürokrasi Türk kökenlilerden oluşturuldu. Böylece devlet kurumlarında denge kurularak padişahın otoritesi artırıldı.
Fatih’in Vefatı
Fatih Sultan Mehmet Han’ın vefatı tüm imparatorluğu yasa boğmuştu. İtalyan devletleri ise Fatih’in ölümünü kutlamışlardı. Cenazeye katılanlar koyu renkli kaftanlar ve sarıklar giymişlerdi. Türk adeti üzere Fatih’in cenazesinin önünde kuyrukları kesilmiş, eyerleri ters giydirilmiş ve gözlerine tuz serpilmiş atlar yürütülüyordu. Gözlerine tuz serpilmesinin sebebi atları ağlıyormuş gibi göstermekti. Ayrıca Büyük Türk’ün sarığını ve kırılmış yaylarını tabutun üzerine koymuşlardı. Cenaze merasimi bittikten sonra onun mezarının üzerine kılıcı koyuldu. Fatih’in türbesinin bulunduğu Fatih Camii, Osmanlı padişahlarının tahta çıkmadan önce ziyaret ettikleri yer olmuştur.
KAYNAKÇA:
-Afyoncu E. (2018) Bir Cihan Hükümdarı Fatih Sultan Mehmed. Yeditepe Yayınevi, İstanbul
-Babinger F. (2008) Mehmed the Conqueror and His Time. Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı, Körpe D., Oğlak Yayınları, İstanbul
-İnalcık H. (2019) Fatih Sultan Mehemmed Han. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul