Askeri Biyoteknolojide Geleceğe Bakış
Bu yazıyı 5 dakikada okuyabilirsiniz.
İkinci Dünya Savaşı, nükleer silahların icadı ve soğuk savaş dönemlerinden sonra dünyamız elektronik, bilgisayar, iletişim araçları ve mikroenformasyon teknolojilerindeki gelişmelerle karakterize bir tür askeri devrim geçirmektedir. Son savaşlarda bu süreç daha az insan ve asker kaybının olmasını sağlamış ve daha da az kaybın olması arzusu askeri operasyonların kısıtlanmasında önemli bir faktör olmuştur.
Biyoteknoloji hızla gelişen bir alan olmakla birlikte halihazırda bilim ve teknolojinin gelişmesinde önemli bir etkisi olmuş ve dolayısı ile küresel ekonomiyi de etkilemiştir. Askeri meselelerde biyoteknoloji gelişen bir alan olarak ritmini korumakta ve tıbbi korunma açısından önemli bir rol oynamaktadır. Fakat aynı zamanda saldırgan karakteri ortaya çıkmakta ve askeri açıdan değeri artmaktadır.
Ana akım bilim ve teknoloji karadan denizlere, havaya ve uzaya kadar geniş bir spektrumu kapsamaktadır. Enformasyonun yönetiminden bahsedildiği bir dönemde yeni bir teknolojik alanı keşfetmeye başladık. Bugün genel anlamda hayatı oluşturan en küçük yapılara odaklanan modern biyoteknoloji savaşın ana unsurunu keşfedebilir-insanoğlunun kendisini-ve düşmanın savaş gayretinin kesin kontrolünü kendi eline alabilir. Prusyalı stratejist Carl won Clausewitz’in de dediği gibi “Savaş kendi irademizi tatbik etmek üzere düşmanımızı mecbur bırakmayı amaçlayan bir tür şiddet gösterisidir.” Wu Qiong da bu söze ek olarak “Savaşın ana amacının düşmanın direnme kabiliyetini kırmak” olduğunu ekler.
Geçmişteki savaşlarla karşılaştırıldığında, biyoteknolojinin komutasındaki savaş, kendi biyoteknolojimizin özgürce uygulanmasını ve güvenliğini garanti edecek ve nihayetinde ultramikro, ölümcül olmayan ve geri döndürülebilir etkilerle başarıya yol açacaktır. Biyoteknoloji askeri alanda önemli değişiklere neden olacak ve medeniyetin korunmasında son derece önemli katkılarda bulunacaktır.
Biyoteknolojinin Muhtemel Askeri Kullanımları
Modern biyoteknoloji şu anda tam filizlenme aşamasında. 1990’lı yıllardan beridir Science Dergisi’nin belirlediği “Yılın Atılımları” bölümünün yarısını biyoteknoloji ve tabiyat bilimleri alanları oluşturmuştur. Bu tür yenilikler (aşağıda belirtildiği üzere) önemli tıbbi bir değerinin olmasının yanında aynı zamanda askeri anlamda da değerli olabilir.
İnsan Genomu Projesi (The Human Genome Project-HGP): HGP biyoteknolojide yeni bir dünyanın açılmasını sağlamış, hayatı oluşturan en küçük yapıların tanımlanmasında önemli bir rol oynamış, tıbbi araştırmaların daha yüksek bir seviyeye ulaşmasını sağlamış ve bireyselleştirilmiş tıp ve etnik tıp gibi yeni pratiklerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu proje kendi içinde askeri kullanım açısından da bir takım olasılıklar barındırmaktadır. Genetik yapının ortaya çıkarılması, genetik yapı-fonksiyon ilişkisi ve genetik yapı-sağlık ilişkilerinin araştırılması insanoğlunun savaş gayretinin verimliliğinin kontrol edilmesi ve bu verimliliğin daha da yüksek bir seviyeye çıkarılmasında derinlemesine bir anlayış sağlayabilir.
Biyoinformasyon: Gen ve protein alanlarındaki çalışmalar diğer dallara da genişlemektedir. Daha fazla biyoinformasyona sahip olanlar bu alandaki kontrolü ve liderliği de daha hızlı ellerine geçireceklerdir.
Proteomik: Askeri tıp perspektifinden bakıldığında moleküler düzeyde yapı fonksiyon ilişkisini inceleyen proteomik alanı askeri hedefler ve pratik teknolojiler arasında bir tür köprüdür. Proteomik alanının gelişmesiyle birlikte, herhangi bir insanın fizyolojik işlevindeki anahtar proteinleri ve herhangi bir proteinin sahip olduğu çoklu fizyolojik işlevleri keşfedebilir ve yorumlayabiliriz. Bu modellerin hepsi askeri saldırı açısından doğru modeller sağlayacak ve küçük, ultra küçük seviyelerde yıkıcı silahların üretilmesi sağlanacaktır.
Transgenik Teknoloji: Halihazırda trangenik teknolojinin sınırlı bir kullanım alanı bulunmaktadır. Fakat gen kontrolü ve yeniden yapılandırma fikri askeri alanda kullanım açısından yeni olasılıkları ortaya çıkarmaktadır. Bu alanda ilerleyen zamanlardaki çalışmalar komuta ve kontrolde yeni askeri hedeflerin belirlenmesinde yardımcı olacaktır. Yukarıda sıralanan yeniliklerin yanı sıra, yeni geliştirilen diğer birçok biyoteknoloji, askeri amaçlara hizmet etmektedir; örneğin, DNA rekombinasyonu, gen modifikasyonu, gen klonlama, ekzojen gen ekspresyonu sinerjisi, gen hedefleme, kök hücre teknolojisi, doku mühendisliği vb. Bu tür biyoteknolojiler, ordunun savunma ve saldırı yeteneğini büyük ölçüde zenginleştirecektir.
Saldırgan Biyoteknoloji
Modern biyoteknoloji savaş yaralanmalarının tedavisinde, hastalıkların önlenmesi ve teşhisinde, biyokimyasal toksik ajanlardan korunmada şu ana kadar önemli bir rol oynamıştır; Avantajlarını savaşma azmini güçlendirmede, yorgunluğa karşı koymada, muharebe sahasını öngörme ve görüntülemede ve askeri biyomateryallerin geliştrilmesinde gösterecektir. Birçok modern biyoteknolojiyi saldırı ve savunmada kullanabiliriz ve daha sonraki gelişmelerle bu teknoloji yeni silah sistemleri haline gelecek. Bu tür biyoteknolojiler ilerleyen paragraflarda da tartışıldığı üzere bir takım özelliklere sahip:
Doğrudan Etkiler: Doğrudan etkili silahlar insan bedeni üzerinde bedenin işleyişini değiştirmek için kullanılabilir. Modern biyoteknoloji hayata yeni bir pencereden-moleküler düzeyden-bakıyor. Birçok bilinmeyen ve tanımlanamayan fizyolojik aktivite maddeleri keşfedildi ve biyomakromoleküllerin yapı-fonksiyon ilişkisi açıklığa kavuşturuldu. Sonuç olarak canlılarda çok yakında molekülleri kontrol etme, yeniden yapılandırma, dizyan etme gibi kabiliyetleri çok yakında edinmiş olacağız. Biyolojik özelliklerin ve biyomolekül fonksiyonlarının değiştirilmesi ve yeniden inşasında değişik metotlar yakında çok sayıda ortaya çıkacak. Genom ve Proteom yaşayan dokuları hassas prosedürler ve koşullara bağlı olarak değiştirebilir. Proteinlerin etkileşimi ile hücrelerin fonksiyonlarını ihtiyaç dahilinde değiştirebiliriz. Son tahilde savaş düşmanın direnme gücünü kaybetmesini amaçlayan basit bir insan davranışıdır. Biyoteknolojik silahlar konvansiyonel yıkımdan ve barut, nükleer silah vb. gibi konvansiyonel silahlardan daha güçlü ve daha sivil bir araç olarak yıkıma neden olabilir.
Geri Dönüştürülebilir Yaralar: Modern biyoteknoloji insanlara büyük zararlar verebilecek ürünlerin ortaya çıkmasını sağladığı gibi insan sağlığına karşı tehlikelerin keşfedilmesinde etkili olacak yolları da sağlayabilir. Bu bilgileri daha sonra savaş esnasında bireyleri daha etkili ve doğru bir şekilde yaralamak ve onlara hasar vermek amacı ile kullanabiliriz. Değişik patojenik faktörlerle askeri biyoteknolojileri çeşitli askeri hedefleri başarıyla yerine getirmek amacı ile seçebiliriz. Askeri bir saldırı düşmanın genlerine, proteinlerine ve organlarına konvansiyonel bir saldırıdan daha çok hasar verebilir. Bu tür yıkıcı ve öldürmeyen etkiler düşmanı savaş sonrası yeniden yapılanma aşamasında pasifize etmemiz gerekecektir.
Çoklu Güvenlik Açığı: Modern biyoteknoloji iki ya da daha fazla genin kombinlenerek hedef canlı vücudunda çoklu hasarı mümkün haline getirir. Buna ek olarak, bir etken maddenin etkisini göstermesi için gereken sürenin geciktirilmesi, nispeten daha uzun kuluçka süresine sahip bir canlı vücut veya insan vücuduna girdiğinde hiçbir belirti vermeyen patojenik bir canlı vücudun kullanılması ile mümkündür. Diğer başka faktörler sorumlu ajanı harekete geçirdiğinde, zamanlandığı gibi hastalığın ya da patolojinin ortaya çıkması mümkündür. Şu anda düşmanın cephaneliğini, yemek ve su kaynaklarını hedef alan ve yok eden biyo-ürünler yapmak mümkündür. Örneğin kauçuk istila edebilen bileşenler kauçuk ürünlere saldırabilir.
Yönlü-Etkili Biyoteknolojiler
Şimdi aşağıdaki paragraflarda da bahsedeceğimiz yüksek oranda yönlü biyoteknolojilere değinebiliriz:
Organizmik Vektör Transferi: Gen terapisindeki viral vektör uygulamaları, retrovirüs, adenovirüs ve adeno-ilişkili virüs vektörleri aracılığı ile hedef insanlara transfekte edilen ve stabil bir şekilde eksprese olan ekzojenoz virülans genler, hastalığa ya da sakatlanmalara neden olabilir. Transfeksiyon teknolojisi geliştikçe savaş için daha uygun transferin gerçekleşebileceği daha çok viral vektör keşfedilecek.
Yönlendirilmiş-Enerjiyle Uyarılmış Mutasyonlar: Yüksek yoğunluklu ultraviyole ışıkları ve elektromanyetik genetik hücre mutasyonunu tetikleyebilir. Eğer spesifik frekans, dalga boyu ışığın ya da dalganın gücü arasındaki ilişkiyi saptayabilirsek uzaktan radyasyonla uyarılmış genetik fonksiyon değişikliklerine neden olabiliriz.
Doğrudan Entegrasyon: Wisconsin Üniversitesi bilim insanları gen terapisi için kas hücrelerine venler aracılığıyla enjekte etmek üzere ekzojenoz çıplak DNA ürettiler. Bu bilgi ve parçacık silah teknolojisini birleştirerek, 1 mikrometreden daha küçük tungsten ya da altın iyonundan yapılma yüzeyine plasmid DNA’sının ya da çıplak DNA’nın entegre edilebilecek mühimmat yapılabilir ve barut patlaması, elektron transferi, yüksek basınçlı gaz yolu ile insan vücuduna penetre olması sağlanabilir. Daha sonra kan yolu ile konağın DNA’sına entegre olmak için DNA’yı serbest bırakabilir ve genleri kontrol ederek hastalığa veya yaralanmalara neden olabiliriz.
Biyoteknolojik Ürünlerin Üstünlüğü: Biyolojik etiket izleme, elektromanyetik hedefleme, nanometrik biyolojik teknolojiler askeri odaklı biyoteknikler geliştirmede yardımcı olabilir. Modern biyoteknolojik silahların henüz nasıl bir form alabileceği belirsizken bu tür silahların mekanizasyondan ziyade enformasyona değer veren bir orduya ihtiyacı olduğu kesin. Enformasyonun hızlı işlenebildiği, muharebe sahasının daha iyi çözümlendiği, pozisyonlamanın daha doğru olduğu bir ortamda nihayet devrimsel nitelikteki atılımlar hayata geçirilebilir.
İlk bölümünü okumuş olduğunuz yukarıdaki yazı İngilizce bir makaleden çevrilmiş olup yazının orijinal metnine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.