Bu yazıyı 4 dakikada okuyabilirsiniz.
Ernest Hemingway’in “Çanlar Kimin İçin Çalıyor” ile birlikte en ünlü iki romanından biri olan “Yaşlı Adam ve Deniz”, Küba’da yazılmış ve 1952 yılında yayınlanmıştır. Hemingway bu kısa romanı sayesinde 1953 yılı Pulitzer ödülü ve 1954 yılı Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmıştır. Çetrefilli bir hayat hikâyesine sahip olup ölümünden hemen önce ruhsal hastalıklardan ötürü elektroşok tedavisi gören Hemingway, yaşamını ağzına dayadığı av tüfeği ile sonlandırmıştır.

Kitap Santiago adlı ihtiyar balıkçının balık tutamadan geçirdiği 84 günün sonunda büyük bir özveri ve gayretle denize açılmasını konu edinmektedir.
İlk 40 günü yanında kendisine yardımcı olan bir çocukla geçirdikten sonra çocuğun ailesi tarafından yanından alınıp başka bir balıkçının yanına verilmesiyle, sonraki 44 günü yalnız geçiren balıkçıya yine de barakasında bulunduğu süre boyunca en çok bu çocuğun yardımı dokunuyor.
Santiago’nun denizde bulunduğu süre boyunca kendisiyle bol bol konuşması okuyucunun da kendisini hikâyenin bir parçası gibi hissetmesini, balıkçıyla birlikte kâh hırs yapmasını kâh üzülmesini sağlamakta.
Romanın İçeriği
84 günün bıkkınlığı ve kendi dayanıklılığına sonsuz güveni sebebiyle balıkçı, kıyıya yakın seyretmektense o gün açıklara avlanmaya gideceğini söylemiş ve öyle de yapmıştı.
Santiago’nun denize açıldığı ilk gün bir kılıç balığı misinalarının bir tanesinin ucundaki kancadan sardalyeleri yemeye başladı. Yaşlı adam gerçekten de bu sefer başaracağını hissediyordu ve sabırla beklemeye koyuldu. Balığın misinada oluşturduğu gerginliğe bakılırsa epey büyük bir balıktı ve eğer çekmeye çalışırsa misinanın buna dayanmayacağını biliyordu. Misinayı gitgide gevşeterek balığın yorularak veya başka bir sebeple kendi iradesiyle yukarı çıkmasını beklemenin mantıklı olacağını düşündü. Artık yaşlı adam misinanın bir ucunu tutuyor, kayığı da balık nereye giderse o yöne doğru gidiyordu.
Yaşlı adam diğer misinalar aracılığıyla tuttuğu ufak balıkları kendisine güç vermesi için ara ara yiyerek kılıç balığına direnmeye çalıştı. Misinayı kesinlikle bırakamazdı fakat oldukça da yorulmuştu.
Küçük balıkları yerken çok defa yanına tuz ve limon almadığına, zıpkını kırıldıktan sonra bıçak bilemek için taş almadığına vs. pişman oldu. Ve balıkçı kendisine yardım edebilecek çocuğa o kadar ihtiyaç duydu ki, bu düşünceyi kafasından atıp tek başına olduğunu kabullenmek için oldukça çaba sarf etmek zorunda kaldı.
Sık sık kendisiyle konuşarak oldukça dayanıklı olduğunu kendine hatırlatmaya çalışıyordu, gerçekten de bir sürü zorluğun altından kalkmıştı: sol eline birkaç saat kramp girmesine rağmen misinayı bırakmadı, dört gecelik bu serüven içerisinde iyi bir düzenekle az bir vakit de olsa uyumayı başarabildi.
El ve omuzları yara bere içerisinde kalan adam dördüncü günün sonunda gerçekten de “dayanıklılığının ve cesaretinin” ödülünü aldı ve balık kendisini su yüzeyine attı. Zorlukla da olsa zıpkınıyla balığı öldürmeyi başaran balıkçı balığın beklediğinden de büyük olması karşısında oldukça şaşırdı ve kayığın balığı taşıyamayacağını anlayınca dev hayvanı kayığa dışarıdan bağlamak zorunda kaldı, ardından da nihayet eve doğru yelken açtı. Fakat yaşlı adamın çok büyük bir problemi vardı: kayığın kenarına bağlamak zorunda olduğu kılıç balığının kanının kokusunu alan köpek balıkları…
İlk gelen köpek balığını zıpkınıyla öldüren adam köpek balığının zıpkınının ipini koparması sonrası küreklerden birine bıçağını bağlayarak yeni bir silah daha yaptı kendisine, ancak daha eve çok yolu vardı. Üstelik gelen köpek balıkları da avından en azından birer parça götürmekteydi. Adam artık kendi kendine “keşke bir rüyada olsam, balığı hiç yakalamamış olsam.” diye düşünmekteydi. Bıçağı da kırıldıktan sonra artık ancak gelen köpek balıklarının kafalarına kürekle vurabilen balıkçı bir noktadan sonra pes etmiş ve artık gelen köpek balıklarına aldırmamaya başlamıştı.
Fazla açılmasının bir hata olduğunun bilicindeydi artık, kendisine bunu hatırlatarak ve denize açılmadan önce çok güvendiği “dayanıklılık ve cesaretinin” yenilgisinin asıl sorumluları olduklarının farkında olarak yalnızca kılıç balığının iskeletiyle birlikte evine doğru yol alıyordu.
Aslında tuttuğu balık kayığına sığacak büyüklükte olsa, tüm bunlar onun bu büyük başarısının dayanakları olacaktı. Fakat sebeplerin iyi mi yoksa kötü mü olduğu, veyahut bir felaketin mi yoksa bir mucizenin mi başlangıcı olduğu ancak olaylar neticelendikten sonra anlaşılabilir.
Bence oldukça basit bir dille yazılması ve kısa bir hikayesi olmasına karşın roman oldukça etkileyici. Özellikle insanın hayatı boyunca sürekli “keşke şunu farklı yapsaydım” şeklinde geçmişe takılı kalması, “keşke şu kişi yanımda olsaydı” diye geride kalanlara özlem ve ihtiyacını özellikle zor zamanlarında derinden hissetmesi, fakat kendisini güncel koşullara ayak uydurmaya zorlayarak geçmişten kopmaya çalışması böylesine ufak ve neredeyse tek kişilik bir hikayede çok güzel yansıtılmış.
“Üstelik, diye düşündü, her şey, her şeyi bir şekilde öldürür. Balıkçılık beni hayatta tuttuğu kadar da öldürüyor.”
Yaşlı Adam ve Deniz, s:120
Dipnot: Metin kapağında kullanılan görselin kaynağı “www.nosweatshakespeare.com“ adresidir, yapılan alıntılar ise Bilgi Yayınevi tarafından basılan “Yaşlı Adam ve Deniz” romanından alınmıştır.