Bu yazıyı 4 dakikada okuyabilirsiniz.
COVID-19 Sağlık Çalışanlarının Yarısından Fazlası Ruh Sağlığı Sorunları Riski Altında
Yeni vakalar ve artan ölüm sayılarıyla ölçülen günlük COVID-19 ölüm oranları, bir dizi belirsiz problemi gölgede bırakıyor: Pandeminin ön saflarında çalışan sağlık uzmanları arasında artan ruh sağlığı sorunları riski.
Utah Üniversitesi Sağlık Bölümü’ndeki bilim insanları tarafından yürütülen yeni bir araştırma, COVID-19 bakımına dahil olan doktorların, hemşirelerin ve acil durum müdahalecilerinin yarısından fazlasının akut travmatik stres, depresyon, anksiyete, sorunlu alkol kullanımı ve uykusuzluk dahil olmak üzere bir veya daha fazla akıl sağlığı sorunu için risk altında olabileceğini öne sürüyor. Araştırmacılar, bu akıl sağlığı koşullarının risk seviyesinin, 11 Eylül ve Katrina Kasırgası gibi doğal afetler sırasında gözlemlenen oranlarla karşılaştırılabilir olduğunu buldular.
Huntsman Akıl Sağlığı Enstitüsü’nde U Sağlık Mesleki Travma Programı Direktörü ve çalışmanın ilgili yazarı Andrew J. Smith, “Sağlık çalışanlarının yaşadıkları, aile içi şiddete benzer.” ve “Sağlık uzmanlarının ve acil müdahale ekiplerinin çoğu -mutlaka- travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) geliştirmeyecek olsa da gün geçtikçe -pek çok bilinmeyenle birlikte- şiddetli baskı altında çalışıyorlar. Bazıları da stresle ilişkili bir dizi akıl sağlığına duyarlı olacak. Hem çabuk iyileşen hem de patolojik sonuçları inceleyerek hem bireyler hem de halk sağlığı sistemleri için kanıta dayalı müdahaleler ortaya koymak için örnek bir model inşa edebiliriz.” diyor.
Çalışma, Psikiyatrik Araştırma Dergisi’nde yayınlandı. Katkıda bulunanlar arasında Utah Üniversitesi bilim insanlarına ek olarak, Arkansas Üniversitesi Tıp Bilimleri’nden; Colorado Üniversitesi, Colorado Springs; Central Arkansas VA Sağlık Bakım Sistemi, Salt Lake City VA Sağlık Sistemi ve Ulusal İnsan Dayanıklılığı Enstitüsü’nde araştırmacılar da yer aldı.
Araştırmacılar 1 Nisan-7 Mayıs 2020 tarihleri arasında Mountain West’te 473 acil müdahale görevlisi [itfaiyeciler, polis, acil tıp teknisyenleri (EMT)] ve 98 hastane personeli (doktorlar, hemşireler) dahil olmak üzere 571 sağlık çalışanını araştırdı. Genel olarak, ankete katılanların %56’sında en az bir akıl sağlığı bozukluğu için pozitif bulgu ortaya çıktı. Her bir özel bozukluğun yaygınlığı, ankete katılanların %15 ila %30’u arasında değişmekte olup sorunlu alkol kullanımı, uykusuzluk ve depresyon listenin başında yer almaktadır.
Çalışmanın ortak yazarı ve Colorado Üniversitesi psikoloji profesörü Charles C. Benight, “Ön cephede mücadele edenler, yalnızca pandeminin etkisinden dolayı değil, aynı zamanda, günden güne başa çıkma açısından da tükenmiş durumda” ve “Ailelerinin güvende olduğundan emin olmaya çalışıyorlar [ve] pandemiyi kontrol altına alamadıkları için hayal kırıklığına uğradılar. Bunlar, hizmet verenler arasında, ruh sağlığı problemlerine yol açan bir tür tükenmişlik, travma ve stres yaratıyor.” diyor.
Özellikle, bilim insanları virüse maruz kalan veya bağışıklık sistemi zayıfladıkları için daha yüksek enfeksiyon riski taşıyan sağlık çalışanlarının akut travmatik stres, anksiyete ve depresyon riskinin önemli ölçüde arttığını buldular. Araştırmacılar, bu bireylerin kimliklerini saptamanın ve onlara alternatif roller sunmanın anksiyeteyi, korkuyu ve enfekte olma ile ilişkili çaresizlik hissini azaltabileceğini öne sürüyorlar.
Aşırı alkol kullanımı ise başka bir endişe konusuydu. Sağlık çalışanlarının yaklaşık %36’sı riskli alkol kullanımını belirtti. Karşılaştırıldığında, tahminler doktorların %21’den azının ve acil müdahale ekiplerinin %23’ünün tipik koşullarda aşırı alkol kullandığını göstermektedir. Araştırmacılara göre, doğrudan hasta bakımı sağlayan veya denetleyici pozisyonlarda bulunan bakıcılar en büyük risk altındaydı. Bu işçilere önleyici eğitim ve alkol bağımlılığı tedavisi sunmanın hayati olduğunu söylüyorlar.
Şaşırtıcı bir şekilde, bu çalışmadaki sağlık çalışanları daha fazla COVID-19 vakasını tedavi ettikçe daha az endişeli hissettiler.
Smith, “Bu sağlık uzmanları, toplumlarında COVID-19 tespit edilmeden önce başka yerlerdeki vakaları duydukça, anksiyete seviyeleri muhtemelen hastalıkla yüzleşmek zorunda kalma beklentisiyle arttı” diyor ve ekliyordu: “Ancak hastalık -bulundukları yerde görülmeye başladığında- belki de onları misyonlarına ve amaçlarına geri döndürdü. Bu durumda ihtiyacı gördüler ve -risk altında olsalar bile- bilgi ve becerileriyle bir fark yaratmak için savaşıyorlar ve çok çalışıyorlardı.”
Örneklem büyüklüğünün küçük olması çalışmanın kısıtlılıkları arasındaydı. Ayrıca çalışma, pandeminin erken döneminde, enfeksiyon ve ölüm oranlarının daha yüksek olduğu diğer bölgeler kadar hastalıktan etkilenmeyen bir bölgede yapıldı.
Araştırmacılar, 2020’nin sonlarında yürütülen benzer ancak daha büyük bir çalışmanın son aşamalarının, bu bulguların üzerine inşa edileceğini umuyorlar.
Smith, “Bu pandemi, her ne kadar korkunç olsa da bize sağlık hizmeti sağlayıcılarının şu anda uğraştığı olağanüstü zihinsel stresi ve zorlukları daha iyi anlama fırsatı sunuyor.” ve “Bu anlayışla, belki de bu sorunları hafifletmenin yollarını geliştirebilir ve sağlık çalışanları ile acil durum müdahale ekiplerinin gelecekte bu tür zorluklarla daha iyi başa çıkmalarına yardımcı olabiliriz.” diyor.
Dr. Smith’e ek olarak, Utah Health Üniversitesi’nden Scott A. Langenecker, Hannah M. Wright ve Tiffany M. Love da bu çalışmaya katkıda bulundu. Çalışma, “Ön Saflardaki Personelin Salgınla İlgili Akıl Sağlığı Riski” adıyla Journal of Psychiatric Research dergisinde yayınlandı.