Bu yazıyı 3 dakikada okuyabilirsiniz.
İnsanlar binlerce yıldır şifa bulmak amacıyla iksirler içmiş, buharlar solumuş ve merhemler sürmüşlerdir. Ancak çok az sayıdaki ilaç tıbbın temelini sarsacak derecede devrim yaratmıştır. Bu ilaçlardan yedi tanesi, sizleri şaşırtabilecek bazı gerçeklerle birlikte aşağıda listelenmiştir.
7- Paulescu’nun Pankreini
İnsülinin keşfi şüphesiz tıpta büyük bir dönüm noktasıydı. İnsülinin keşfinden önce, diyabet hastaları genellikle genç yaşta ölüyorlardı. Kanadalı bilim insanları Sir Frederick G. Banting ve Charles H. Best, meslektaşları ile birlikte, insülin hormonunun keşfi ve izole edilmesiyle anılırken, Rumen fizyolog Nicolas C. Paulescu’nun onları geride bıraktığı görülüyordu. Paulescu 1916 yılında, muhtemelen insülin olan pankrein isimli maddeyi izole etti ancak bundan kısa bir süre sonra I. Dünya Savaşı’nda savaşmak üzere görevlendirildi. Nihayet Paulescu 1921 yılında bulgularını yayınladı fakat bulguları daha önce yayınlanan Kanadalı bilim insanlarının yayınından dolayı geri planda kaldı.
6- Bayer: İki Tane Kullanın ve Kalkınca Bizi Arayın
1899 yılında Farbenfabriken vorm. Friedrich Bayer & Co. (daha sonra Bayer AG olacak) isimli şirket, dünyanın en yaygın kullanılan ilaçları arasında üst sıralarda kendine yer bulacak bir ağrı kesici olan aspirini tanıttı. Bayer şirketi, aspirinin aktif bileşeni olan saf asetilsalisilik asit sentezini kendi kimyageri Felix Hoffmann’a borçludur. Fakat bunun yanında, piyasaya sürülmesinden onlarca yıl sonra, eski Bayer kimyacısı Arthur Eichengrün, bileşiğin sentez sürecini kendisinin icat ettiğini Hoffmann’ın ise sadece prosedürü uyguladığını ve bu durumda kendisine haksızlık yapıldığını iddia etti. Bayer ise sentez sürecinin mucidinin Hoffmann olduğu iddiasını hala daha sürdürmektedir.
5- Herkes Sakin Olsun
1950’lerde sakinleştirici etkiye sahip klorpromazinin (aynı zamanda torazin olarak da bilinir) piyasaya sürülmesi, psikiyatride “psikofarmakolojik devrime” yol açan bir dönüm noktasını temsil ediyordu. Gerçekten de klorpromazin sadece başarılı olmakla kalmadı -1964’te yaklaşık 50 milyon kişi ilacı kullanmıştı- aynı zamanda onun gelişimi, anksiyete ve depresyon tedavisinde kullanılan sonraki nesil ilaçların temelini de oluşturdu. Dahası, nörotransmitterler ve reseptörleri üzerindeki etkilerinin tanımlanması, uyarıların beyindeki bir nörondan diğerine nasıl aktarıldığını anlamamızı sağladı ve bilim insanlarının akıl hastalığı ve biliş anlayışında büyük bir atılım yapabilmelerine yol açtı.
4- Kimyasal Savaştan Kansere
Azot hardalı (nitrogen mustard) 1920 ile 1930’lu yıllarda kimyasal savaş için üretildi. Bununla birlikte, 1940’larda, bu bileşiklerden en az birinin, mekloretamin olarak da bilinen HN2’nin, kansere karşı, özellikle insan lenfomalarına karşı mücadelede, Mihver ve Müttefik kuvvetlerinin arasındaki savaşta olduğundan daha etkili olduğu ortaya çıktı. Mekloretamin, 1949’da kanser tedavisi için ABD Gıda ve İlaç Dairesi tarafından onaylanan ilk ilaç oldu.
3- Çok Retro, Yani Antiretroviral
ABD Gıda ve İlaç İdaresi’nin 1987’de -daha yaygın adıyla AZT olarak bilinen- zidovudine ilacını onaylaması, HIV/AIDS tedavisinde önemli bir dönüm noktası oldu. Hastalığı iyileştirememekle birlikte, ilacın AIDS hastalarının ömrünü uzattığı tespit edildi. Bu ilaç aynı zamanda, HIV/AIDS tedavisinin temel taşı haline gelen bir grup antiretroviral ilaç olan nükleozid ters transkriptaz inhibitörlerinin de ilkiydi. Bu ilaçlar sayesinde -ve belki de en önemlisi, dünya çapındaki ülkelerde bu ilaçlara erişimin artması nedeniyle- 21. yüzyılın başlarında AIDS kaynaklı yıllık ölüm sayısı önemli ölçüde azaldı.
2- Nüfus Kontrolü
1920’lerin başında Avusturyalı bilim insanı Ludwig Haberlandt, hormonların hayvanlarda etkili bir doğum kontrol yöntemi olarak kullanılabileceğini öne süren bir makale yayınladı. Belirsiz olsa da doğum kontrolünü -bunu tabu olarak gören meslektaşlarının ağır eleştirilerine rağmen yaptığı- klinik çalışmalarda bir hormon preparatını test ettikten kısa bir süre sonra bulmuş olabilir. Ancak Haberlandt’ın çalışması 1932’deki intiharıyla aniden sona erdi. Bu olaydan sonra insanlarda hormonal doğum kontrolüyle ilgili daha fazla klinik deney yapılmadan önce yirmi sene geçti ve daha sonraları büyük ölçüde sosyal aktivist Margaret Sanger’in teşvikiyle süreç devam etti. İlk doğum kontrol hapı 1960 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde onaylandı.
1- Hayat Kurtaran Küf
1928’de İskoç bakteriyolog Alexander Fleming, küf kolonilerini çevreleyen açık bölgeleri fark ettiğinde küfle kontamine olmuş bakteri kültür agarlarını sterilize etmekteydi. Bundan hareketle bakterileri öldüren küf toksininin penisilin olduğu ortaya çıktı; Avustralyalı patolog Howard Walter Florey ve İngiliz biyokimyacı Ernst Boris Chain, daha sonra, muhtemelen dünyanın en etkili can kurtarıcı antibiyotiği haline gelen şeyi üretmek için penisilini başarıyla izole edip saflaştırdı. Fleming kontaminasyon konusunda da başarılı görülüyordu. 1921’de antiseptik enzim lizozimle ilgili bir diğer büyük keşfi ise bir kültür agarını yanlışlıkla kendi mikroplarıyla kontamine ettikten sonra yaptı.