Film, Sinema, İNCELEMELER

Guguk Kuşu Filminden Kesitsel İncelemeler

Bu yazıyı 5 dakikada okuyabilirsiniz.


Mcmurphy hapishaneden eyalet akıl hastalıkları enstitüsüne getirildiği zaman deli gibi taşkın hareketlerde bulunarak daha ilk sahnede sistemi küçümsediğini ve onunla alay ettiğini görüyoruz.

İlk seans sahnesinde Hardig’in eşi ile olan sorunu ele alınıyor. Normal ilişki esnasında söylenebilecek senden nefret ediyorum gibi gayet olası kelimeleri sanki bir akıl hastası söylediği için anormalmiş gibi hemşire Ratched’ın lanse edip sorması üzerine Hardig, esas meselenin insan ilişkileri ve şekli olduğunu belirtiyor. Asıl sorunun karısı ile değil tüm insanlar meselesinin olduğunu aktarmaya çalışırken anlaşılmaması üzerine çok sinirlenip oradakilere deli olduklarını söylüyor. Aslında Hardig’in eşcinsel olması ihtimalinden dolayı diğer kişiler tarafından ötekileştirilmesini görüyoruz. O dönem Birleşik Devletler ülkesinde bu durumun hoş karşılanmadığını anlayabiliriz ve bu dönemde bu gibi sorunların en azından Batı medeniyeti açısından büyük oranda aşıldığı hepimizce aşikardır.

İlaç içme sahnesinde Mac’in diğer hastalara, Ratched sizi tamamen ele geçirmiş ve (otoriteyi ve sistemi temsil eden) hemşire Ratched için onu ne zannediyorsunuz şampiyon falan mı demesi, bu otoriteyi küçümsediğini gösteriyor ve arkadaşlarına bir sitemde bulunarak anarşist bir birey olarak öne çıkıyor.

Mcmurphy’nin musluk mermeri kaldırma sahnesinde (bir benzetme yaparak kaldırılması zor olan musluk mermerine otorite diyebiliriz) diğer hastalar kaldıramayacağına iddiaya girmelerine rağmen aslında başarmasını istiyorlar ve sisteme bir başkaldırıyı mücadelesini ilk defa görmenin verdikleri şaşkınlıkla izliyorlar. Mac başaramaması üzerinde en azından denedim diyerek kendini ifade ediyor.

Mac’in beyzbol maçı oylamasını kabul etmeyen hemşireye tepki olarak sanki televizyon açıkmış gibi taklit etmesi Ratched’ı çileden çıkarır. Ertesi gün doktorla konuşan Mcmurphy’ye doktor deli olmadığını ve onları kandırdığını söyler. Mac buna tepki olarak ne yapmamı istiyorsunuz deli gibi hareketler yaparak ve (kaba bir tabirle) ortaya sıçmamı mı istiyorsunuz der ve doktor veya sisteme tepki olarak çıplak bir kadının olduğu kartı göstererek alay eder.

En önemli sahnelerden birisi balık tutma sahnesidir ve bu sahne çok etkileyicidir. Mac tekne sahibine kendini ve arkadaşlarını doktor olarak tanıtır ve o da onlara inanır. Burada bile ince bir gönderme vardır. Deli olduğu düşünülen Mac ve arkadaşları onları tanımayan birine kendilerini doktor olarak tanıtmalarıyla aslında en az onlar kadar kalifiyeli ve yetkin olduklarını iddia ederler ve bunu doktorun 15 kiloluk tuttuğu somonla övünmesine gönderme olarak bir o kadar büyük bir balık tutmalarıyla bu tezlerini kanıtlar. Benim ilgimi çeken durumlardan birisi, her ne kadar başarılı olsalar da aslında bir lidere ihtiyaç duymalarıdır ve bu lider Mac’tir. Mac, arkadaşlarına görev verip kendisi kamaraya çekildiğinde, Mac’in arkadaşları ona bakmak için kamaranın ön camına giderek yerlerini ve görevlerini terk etmesiyle olaylar kontrolden çıkar ve bu durumu fark eden Mac, olaya el atıp hemen liderliğini üstlenerek tekrar olayı kontrol altına alır ve tekne sahile yaklaştığında Mac’in, kocaman balık tuttuklarını hem de tek bir deliyi kaybetmeden demesi Mac’in lider olduğunu gösterir. Son nokta olarak bu hastalar aslında sıradan hatta bir doktorun yapabildiği işleri başarıyla yapabilmektedirler sadece biraz yönlendirilmeye ihtiyaçları var. Aslında sürü psikoloji şeklinde davranmaları ve bir lidere ihtiyaç duymaları koğuştaki hemşire Ratched’ın ve toplumun onları ötekileştirmesi ve sindirmeleri yüzünden olmaktadır.

Bu olaydan sonra doktorlar açıkça belirtiyorlar ki Mac deli değil yalnızca topluma ve sisteme karşı tehlikeli yani sivrilmiş bir karakter. Bundan dolayı toplumun kalıplarına sığmayan insanların deli gibi muamele görmesi o dönemdeki hasta yaklaşımının ne kadar delice olduğunu fark ederiz.

Seansın birinde Mac, çoğu kişinin orda gönüllü olarak bulunmasına çok şaşırır ve onlara en az sokaktaki salak birisi kadar akıllı olduklarını söyler. Oradakiler buna sessiz kalmaktadırlar aslında bu, azıcık farklı olan birisinin toplum tarafından sindirilmesinin sessizliğidir. Bu olayda o akıl hastaları denilen kişilerin kurban, toplumun ve oradaki hemşirelerin deli ve çıldırmış olduğunu Mac’in ise tek akıllı olarak tüm bunlara tepki gösterdiğini görüyoruz.

Mac’in kaçacağı gece tüm herkese parti vermesi ve en son gideceği zaman Billy’nin kız arkadaşına hisler beslediğini görünce bir nebze de olsa Billy’nin topluma kazandırılması için onları bir odaya gönderir ve ertesi sabah hemşire Ratched geldiğinde Billy ona karşı son derece özgüvenlidir ve kendini yenmiştir ve bunu da kekemeliğini yenmesinden anlıyoruz. Ne yazık ki hemşire onu annesine söylemekle tehdit edince Billy son kez sindirilir. Billy’nin kekemeliğine geri dönmesi ve bu tüm sindirmeler ve baskılar yüzünden intihar etmesi, bu hastaları anlamaya çalışmak ve bunları tedavi etmek yerine sakinleştirerek, sıradanlaştırarak monoton bir hayatı yaşamaları için zorlamaları ne kadar yanlış bir yaklaşım olduğunu ispatlar neticesinde bizlere gösterir.

Filmi izlediğimizde akıl hastası denilen kişileri o dönemde tedavi etmek gibi bir amaçlarının olmadığını sadece onları baskılamak ve toplum için tehlikeli olmalarını önlemeye çalışmaları vardır. Bunun en acımasız örnekleri elektroşok vermeleri ve hatta bunların en büyüğü, Mac hemşireye saldırınca beyninin düşünen kısmı olan frontal lobunun alınmasıdır. Bu çok korkunç bir olaydır. Topluma tehlikeli diyerek insanlık vasfı olan düşünen beyninin alınması toplumca çıldırıldığını ve çok acımasızca ve kendinden olmayana kendi gibi düşünmeyenlere karşı ne kadar çıldırmışçasına hareket edildiği gözler önüne serilmektedir. Tehlikeli birini topluma kazandırmak yerine yaşayan ölü durumuna getiriliyor ve Cheef, Mac’in kendine tepki dahi veremeyecek hale getirildiğini görünce seni böyle bırakamam sen de benimle geliyorsun diyerek Mac’i insansızlık vasfından kurtarmak için yastıkla boğarak öldürüyor. Bu durum John Steinbeck’in “Fareler ve İnsanlar” kitabındaki George Milton’un en yakın arkadaşı ve aklı dengesi bozuk olan Lennie Small’u öldürme sahnesini çok anımsatıyor neredeyse birçok açıdan benzemektedir. Son olarak Cheef’in o musluk mermeri kaldırarak onunla camı kırıp bu toplumdan baskıdan kaçması (uzaklaşması) ve diğer bir hastanın çok sevinerek çığlıklar atarak desteklemesi çok güzel bir şekilde yansıtılmaktadır. Baskı rejimi olarak ne kadar farklıları sindirsen de öldürsen de hemen ardından bir başkası filiz verecektir ve bu paradoksal çıkmaza girip daha da kötü bir şekilde birbirlerini besler. Son söz olarak sinemanın böyle durumları çok güzel yansıtabilme gücü vardır. Edebiyatın ve bilhassa sanatın inanılmaz güçlü şekilde yanlışlara dikkat çekebilme, kitlelere gelecek nesillere vermek istediği mesajları katlayarak verip, ölümsüz birer eserler olma özellikleri vardır. Hekimlerin hastaya doğru yaklaşımı öğrenmesi ve böyle yanlışlıklara dikkat çekmesi onların birer görevidir, bunu da sanatı benimseyip onunla iç içe yaşayarak sağlayabilirler. Bu filmi izleyen seyirciler olarak aslında hepimiz deli çıldırmış baskıcı topluma karşı birer akıllı Mcmurphy’ler özgürlüğe kavuşan Cheef’ler ve onları destekleyen daha nice arkadaşlarıyız.

“Guguk Kuşu Filminden Kesitsel İncelemeler” için bir yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s