İnsanın anlama yeteneğinin sınırları üzerine derinlemesine düşünceler getiren filozoflardan birisi de 18. yy’da yaşamış David Hume’dur ve onun “İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma” (An Enquiry Concerning Human Understanding) isimli eseri bu konuda yazılmış en önemli kitaplardan biridir. Eseri boyunca Hume, insan aklının sınırlılığına ilişkin çeşitli yönlerden argümanlar getirmiş ve teolojik ve metafizik konuların neredeyse bütününde insan aklının tutarlı ve doğru bir bilgiye ulaşamayacağını vurgulamıştır. İngiliz empirizminin özgün bir üyesi olan Hume, John Locke’dan devraldığı idealar yöntemini eserinin merkezine konumlandırmış, bu yönteme dayanarak nedensellik başta olmak üzere birçok konuda tecrübenin yani deneyimlemenin dışında erişebileceğimiz bir bilginin olmadığını vurgulamıştır. Biz bu yazı serimizde Hume’un tezlerini yukarıda ismi geçen eser üzerinden kritik bir incelemeye tabi tutmaya çalışıyor ve ilk yazımızda Hume’un zihin felsefesinin temelleri olarak görebileceğimiz izlenim ve idea kavramlarını inceliyoruz.